zor alım, zor bela, zoru zoruna, zar zor, idrar zoru, sidik zoru
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı
1. Sabır güzel, faydalı fakat zor şeydir.
1. Sabır güzel, faydalı fakat zor şeydir.
2. isim , isim , isim , isim , Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
1. Dün gece bütün sinirlerimi bir kâbus işkencesinin zoru altına koyan buhranlı saatler yaşadım.
1. Dün gece bütün sinirlerimi bir kâbus işkencesinin zoru altına koyan buhranlı saatler yaşadım.
3. isim , isim , isim , isim , Yüküm, mecburiyet
1. Artık kızının evinde kalışının zordan olduğunu biliyordu.
1. Artık kızının evinde kalışının zordan olduğunu biliyordu.
4. isim , isim , isim , isim , Baskı
1. Hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi.
1. Hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi.
5. zarf , zarf , zarf , zarf , Güçlükle
1. El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zapt ediyorlardı.
1. El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zapt ediyorlardı.
6. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Yapamazsın` anlamında kullanılan bir söz
Lisan : Farsça zūr