tutuk


İlgili Kelimeler:

tutukevi, dili tutuk

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Akıcı, rahat konuşamayan

Örnek:

1. Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi.

1. Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi.

2. Eski işlevini göremez duruma gelmiş

Örnek:

1. Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde.

1. Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde.

3. Olması gereken gibi olmayan

Örnek:

1. Millî takım bugünlerde tutuk.

1. Millî takım bugünlerde tutuk.

4. Bir organ hareket edemez olmuş

Örnek:

1. Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk.

1. Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk.

5. Kısılmış, kesik

Örnek:

1. Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu.

1. Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu.

6. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Tutuklu

7. Kapalı, tıkalı

8. Sıkıntılı

Örnek:

1. Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı.

1. Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı.

9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Durgun, çekingen, sıkılgan

Örnek:

1. Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar.

1. Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar.