1. -i , -i , -i , -i , Üstündeki şeyleri düşürmek, kaydırmak için bir şeyi üst üste, birden silkmek
1. Avcı, elinde ipi silkeleyerek hafif, sanki balıklarını ürkütmek istemiyormuş gibi yavaş yavaş ağını çekiyordu.
1. Avcı, elinde ipi silkeleyerek hafif, sanki balıklarını ürkütmek istemiyormuş gibi yavaş yavaş ağını çekiyordu.
2. Kuvvetle sarsmak
1. Birini yakasından tutup silkelemek.
1. Birini yakasından tutup silkelemek.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dövmek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sarsmak, etkilemek
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yük olan, yük sayılan birinin geçim ve sorumluluğunu üstünden atmak
1. Seni ben değil amma bu çeneyle galiba damadın sokağa silkeleyecek.
1. Seni ben değil amma bu çeneyle galiba damadın sokağa silkeleyecek.