alinazik
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başkalarına karşı saygılı davranan
1. Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti.
1. Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti.
2. İnce yapılı, narin
1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.
1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.
3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen
1. Nazik bir bitki.
1. Nazik bir bitki.
4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik
1. Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır.
1. Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır.
5. Dikkat isteyen, özen gerektiren
1. Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.
1. Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.
Lisan : Farsça nāzuk
Telaffuz : na:zik