kucak çocuğu, kucak dolusu, kucak kucağa, kucak kucak, kucaktan kucağa, karakucak, ana kucağı
1. isim , isim , isim , isim , Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm, aguş
1. Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık.
1. Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç
1. Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi.
1. Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortam, ocak
1. On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından
1. On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından