ihtiyar delikanlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı
1. Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama.
1. Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama.
2. Cansız, sönük
1. Genç olmasına karşın bakışları çok ihtiyardı.
1. Genç olmasına karşın bakışları çok ihtiyardı.
3. Eski
1. Şu ihtiyar toprak neler götürmüştür neler.
1. Şu ihtiyar toprak neler götürmüştür neler.
4. isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Baba veya anne
Lisan : Arapça iḫtiyār