harmandalı, harman sonu, harman yeri, tuğla harmanı
1. isim , isim , isim , isim , Biçildikten sonra tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi
2. Bu işin yapıldığı yer veya mevsim
1. Çocuğum başka çocuklarla beraber harmanda düvene binmiş dönüyor.
1. Çocuğum başka çocuklarla beraber harmanda düvene binmiş dönüyor.
3. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni birleşim oluşturma işi
1. Çay harmanı. Tütün harmanı.
1. Çay harmanı. Tütün harmanı.
4. Selüloz açılması aşamasından başlayıp kâğıt veya karton sayfasının meydana gelmesine kadar kullanılan bir veya birkaç kâğıt hamuru ile diğer malzemelerin meydana getirdiği sulu süspansiyon
5. Herhangi bir şeyin toplu hâlde bulunduğu, işlendiği veya satıldığı yer
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir şeyin çok bulunduğu yer
1. Yiğidin harman olduğu yer.
1. Yiğidin harman olduğu yer.
Lisan : Farsça ḫirmen