1. -i , -i , -i , -i , Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek
1. Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar.
1. Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar.
2. Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli, uygun bir duruma getirmek
3. -e , -e , -e , -e , Şiir, destan, şarkı vb. yaratmak, oluşturmak, meydana getirmek
1. Yeşil caminin avlusundaki sette oturmuş, Nilüfer ovasına şiir düzerken...
1. Yeşil caminin avlusundaki sette oturmuş, Nilüfer ovasına şiir düzerken...
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uydurmak
1. Bir sürü yalan düzmüş.
1. Bir sürü yalan düzmüş.
5. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Erkek, cinsel ilişkide bulunmak