düşe kalka, açık düşmek, iz düşümü
1. -e , -e , -e , -e , Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
1. Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor.
1. Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor.
2. -den , -den , -den , -den , Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek
1. Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım.
1. Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım.
3. Yere devrilmek, yere serilmek
1. Çocuk koşarken yere düştü.
1. Çocuk koşarken yere düştü.
4. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
5. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
6. Yağmak
1. Dağlara kar düştü.
1. Dağlara kar düştü.
7. Vurmak, değmek, rastlamak
1. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu.
1. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu.
8. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vakti gelmeden ölü doğmak
9. -den , -den , -den , -den , Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak
1. Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş.
1. Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş.
10. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Eksilmek
1. Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü.
1. Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü.
11. Aşırı ilgi veya sevgi göstermek
1. Sen bu işin üstüne çok düştün.
1. Sen bu işin üstüne çok düştün.
12. Uğramak, kapılmak
1. Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler.
1. Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler.
13. Yakışmak, uygun gelmek
1. Bu resim buraya iyi düştü.
1. Bu resim buraya iyi düştü.
14. Yakışık almak
1. Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır.
1. Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır.
15. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak
1. Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar.
1. Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar.
16. Bulunmak
1. Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi.
1. Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi.
17. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak
1. O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü.
1. O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü.
18. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak
1. Mirastan ona bu ev düştü.
1. Mirastan ona bu ev düştü.
19. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak
1. Bu yaşta mahkemelere düşmek...
1. Bu yaşta mahkemelere düşmek...
20. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İşbaşından uzaklaşmak
1. Kabine düştü.
1. Kabine düştü.
21. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızı, gücü, değeri azalmak
1. Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü.
1. Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü.
22. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak
1. İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi.
1. İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi.
23. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Düşkünleşmek
1. Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş.
1. Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş.
24. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek
1. Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm.
1. Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm.
25. Belirli zamana rastlamak
1. Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer.
1. Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer.
26. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fırsat çıkmak
1. Bir kelepir düştü.
1. Bir kelepir düştü.
27. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olmak, olumsuz bir duruma girmek
1. Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek.
1. Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek.
28. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak
1. Medine'nin düştüğünü söylemek istedim.
1. Medine'nin düştüğünü söylemek istedim.
29. Bazı deyimlerde `yürümek, birlikte gelmek` anlamlarında kullanılan bir fiil
1. Önüne, peşine, arkasına düşmek.
1. Önüne, peşine, arkasına düşmek.
30. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bayağılaşmak
31. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kötü yola girmek
1. Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz.
1. Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz.
32. Alışmak, müptela olmak
33. teknik , teknik , teknik , teknik , Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak