öksüzdoyuran
1. -i , -i , -i , -i , Açlığını gidermek
1. Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz.
1. Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz.
2. Geçindirmek, yaşamasını sağlamak
1. Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir.
1. Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir.
3. Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kandırıcı, inandırıcı olmak, tatmin etmek
1. Elli yıl gecikmeyle yapılan bu açıklamanın insanı doyuracak bir yanı yoktur.
1. Elli yıl gecikmeyle yapılan bu açıklamanın insanı doyuracak bir yanı yoktur.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Para yedirmek
6. fizik , fizik , fizik , fizik , Doyma durumuna getirmek