donmak

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak

2. Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek

Örnek:

1. Arabacım neredeyse donmak üzereydi.

1. Arabacım neredeyse donmak üzereydi.

3. Çok üşümek

4. Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek

5. Kimyasal bir etki ile katılaşmak

Örnek:

1. Çimento ve alçı çabuk donar.

1. Çimento ve alçı çabuk donar.

6. fizik , fizik , fizik , fizik , Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak

Örnek:

1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.

1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak

Örnek:

1. Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.

1. Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.