1. -i , -i , -i , -i , Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak
1. Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar.
1. Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar.
2. Bir şeyi veya bir kimseyi bulunduğu yerden başka bir yere götürmek
1. Aldığım tasdiknameleri göstere göstere mektep değiştirdiğim için artık son sınıflardayım.
1. Aldığım tasdiknameleri göstere göstere mektep değiştirdiğim için artık son sınıflardayım.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şey verip yerine başka bir şey almak
1. Bu ayakkabı sana küçük, değiştir.
1. Bu ayakkabı sana küçük, değiştir.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birini bırakıp başkasını kullanmak
1. O zamanlar şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor.
1. O zamanlar şöyle öğleye doğru otele bir başvurup çamaşır değiştireceği varsa değiştiriyor.
5. Başka bir duruma, başka bir görünüme getirmek
1. Tuvalet onu ne değiştirmiş, gençliğinin cazibesini, vücudunu, gözlerinin rengini nasıl belli etmişti!
1. Tuvalet onu ne değiştirmiş, gençliğinin cazibesini, vücudunu, gözlerinin rengini nasıl belli etmişti!
6. Anlatıma yeni bir içerik vermek