debelenmek

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir acının etkisiyle veya bir baskıdan kurtulmak için çırpınmak

Örnek:

1. Polisler bu arada kurtulmak için çırpınan ve debelenen Sadi'nin ceplerini arıyorlardı.

1. Polisler bu arada kurtulmak için çırpınan ve debelenen Sadi'nin ceplerini arıyorlardı.

2. Çırpınmak, tepinmek, kımıldanmak

Örnek:

1. Kedi yerde kasıla gevşeye debeleniyordu.

1. Kedi yerde kasıla gevşeye debeleniyordu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boşuna uğraşıp durmak

Örnek:

1. Şu anda, dünyanın en büyük korkusu içinde debeleniyordu.

1. Şu anda, dünyanın en büyük korkusu içinde debeleniyordu.