1. -den , -den , -den , -den , Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
1. Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi
1. Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi
2. -e , -e , -den , -den , -e , -e , -den , -den , Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak
1. Ve aynaya akseden alın kırışığında / Ölümü hatırlarız solgun mum ışığında
1. Ve aynaya akseden alın kırışığında / Ölümü hatırlarız solgun mum ışığında
3. Evirmek, tersine çevirmek
4. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Ulaşmak, yayılmak, duyulmak
1. Zaptiye ve hafiye vakalarına dair havadisler bize, âdeta, efsaneleşmiş olarak aksetmez miydi?
1. Zaptiye ve hafiye vakalarına dair havadisler bize, âdeta, efsaneleşmiş olarak aksetmez miydi?
Lisan : Arapça ʿaks + Türkçe etmek
Telaffuz : a'ksetmek