açık


İlgili Kelimeler:

açık açık, açık ağıl, açıkağız, açık ağızlı, açık alan, açık ara, açık artırma, açık bilet, açık bono, açık bölge, açık büfe, açık celse, açık ciro, açık çek, açık deniz, açık devre, açık dolaşım sistemi, açık durum, açık duruşma, açık düşmek, açık eksiltme, açık elli, açık fikirli, açık giyim, açık görüş, açıkgöz, açık gri, açık hava, açık hece, açık hesap, açık imza, açık işletme, açık kahverengi, açık kalp ameliyatı, açık kalpli, açık kapı, açık kart, açık kestane, açık kırmızı, açık kredi, açık liman, açık lise, açık maaşı, açık mavi, açık mektup, açık ordugâh, açık oturum, açık oy, açık öğretim, açık önerme, açık pazar, açık pembe, açık piyasa, açık poliçe, açık raf, açık rejim, açık saçık, açık saman rengi, açık sarı, açık sayım, açık seçik, açık senet, açık sözlü, açık şehir, açık taşıt, açık teşekkür, açık tohumlular, açık toplum, açık tribün, açık yara, açık yeşil, açık yol, açık yürekli, açık zaman, ağzı açık, alnı açık, bahtı açık, başı açık, eli açık, gözü açık, kapısı açık, sağ açık, sofrası açık, sol açık, ucu açık, uğuru açık, yarı açık cezaevi, açığa alınmak, açığa almak, açıktan açığa, bütçe açığı, dış ticaret açığı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı

Örnek:

1. Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte.

1. Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte.

2. Engelsiz, serbest

Örnek:

1. Açık yol.

1. Açık yol.

3. Örtüsüz, çıplak

Örnek:

1. Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı.

1. Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı.

4. Boş

Örnek:

1. Kâğıtta açık yer kalmadı.

1. Kâğıtta açık yer kalmadı.

5. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal

Örnek:

1. Açık kadro.

1. Açık kadro.

6. Aralığı çok

Örnek:

1. Açık adımlarla.

1. Açık adımlarla.

7. Çalışır durumda olan

Örnek:

1. Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar.

1. Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar.

8. Kolay anlaşılır, vazıh

Örnek:

1. Açık, dobra sualleriyle karşısındakinin en azından keyfini kaçırır.

1. Açık, dobra sualleriyle karşısındakinin en azından keyfini kaçırır.

9. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen

Örnek:

1. Bu adamın her işi açıktır.

1. Bu adamın her işi açıktır.

10. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen

Örnek:

1. Her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o.

1. Her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o.

11. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı

Örnek:

1. Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu.

1. Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu.

12. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.)

13. zarf , zarf , zarf , zarf , Belirgin bir biçimde

Örnek:

1. İnsan, mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?

1. İnsan, mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?

14. isim , isim , isim , isim , Bir gereksinimin karşılanamaması durumu

Örnek:

1. Bütçe açığı.

1. Bütçe açığı.

2. Ülkenin doktor açığı.

2. Ülkenin doktor açığı.

15. isim , isim , isim , isim , Belli bir yerin biraz uzağı

Örnek:

1. Tren yolu nehrin açığından geçer.

1. Tren yolu nehrin açığından geçer.

16. isim , isim , isim , isim , Denizin kıyıdan uzakça olan yeri

Örnek:

1. Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır.

1. Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır.