acı acı, acı ağaç, acı badem, acı bakla, acı bal, acı balık, acı ceviz, acı çiğdem, acı elma, acı fren, acı gerçek, acı haber, acı hıyar, acıkara, acı karpuz, acı kavak, acı kavun, acı kök, acı kuvvet, acı marul, acı meyan, acı ot, acı pelin, acı sakız, acı söz, acı su, acı tatlı, acı yavşan, acı yeşil, acı yonca, can acısı, ciğer acısı, evlat acısı, iç acısı, içler acısı, kalp acısı, kuyruk acısı, yürek acısı, yürekler acısı
1. isim , isim , isim , isim , Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
1. Acıyı sever.
1. Acıyı sever.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tadı bu nitelikte olan
1. Acı kahvesini yudumluyordu.
1. Acı kahvesini yudumluyordu.
3. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap
1. Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
1. Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
1. İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir.
1. İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir.
5. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çarpıcı, göz alıcı (renk)
6. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Keskin, şiddetli
1. Acı poyraz kuvvetle esiyordu.
1. Acı poyraz kuvvetle esiyordu.
7. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü