92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Aşırı korku verici, dehşet saçıcı
1. Hücuma uğrayan ihtiyar, odayı sallayan dehhaş bir öfkeyle kızının saçlarını yakaladı ve yere çöktürdü.
1. Hücuma uğrayan ihtiyar, odayı sallayan dehhaş bir öfkeyle kızının saçlarını yakaladı ve yere çöktürdü.
Lisan : Arapça dehhāş
Telaffuz : dehha:ş
1. -i , -i , -i , -i , Hayvanı `deh` diyerek yürütmek
1. Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi.
1. Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi.
2. argo , argo , argo , argo , Kovmak
1. Bu işi sen yapacaksın. Yapamazsan ben seni dehlerim.
1. Bu işi sen yapacaksın. Yapamazsan ben seni dehlerim.
1. isim , isim , isim , isim , Üstü kapalı, dar ve uzun geçit
1. Mihrabın sağ tarafında dehliz gibi kuytu bir köşeye açılan bir kapı vardır.
1. Mihrabın sağ tarafında dehliz gibi kuytu bir köşeye açılan bir kapı vardır.
Lisan : Farsça dehlīz
1. isim , isim , isim , isim , Bir tehlike veya korkunç bir şey karşısında duyulan ürküntü, yılgı
1. Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor.
1. Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olağanüstü
1. Sen büyüdükçe dehşet bir şey oluyorsun.
1. Sen büyüdükçe dehşet bir şey oluyorsun.
3. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Olağanüstü şeyler karşısında şaşma anlatan bir söz
1. Dehşet, bu ne güzellik!
1. Dehşet, bu ne güzellik!
Lisan : Arapça dehşet
1. ortalığa korku vermek
1. Oyun, okuyanı hiçbir tarih kitabının etkilemeyeceği kadar kuvvetle Fransız İhtilali'nin amansız, dehşet saçan günleriyle karşı karşıya bırakır.
1. Oyun, okuyanı hiçbir tarih kitabının etkilemeyeceği kadar kuvvetle Fransız İhtilali'nin amansız, dehşet saçan günleriyle karşı karşıya bırakır.
1. çok korkutmak, dehşete kapılmasına sebep olmak
1. Korkunç jestlerle yaptığı kara bulut tasvirleri bizi yeniden dehşete düşürdü.
1. Korkunç jestlerle yaptığı kara bulut tasvirleri bizi yeniden dehşete düşürdü.
1. çok korkmak
1. Ev sahibi dehşete kapılmış gibiydi.
1. Ev sahibi dehşete kapılmış gibiydi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korku veya ürküntü veren
1. Dehşetli bir kâbusa tutulmuşların kıvrandıran ızdırabını duyuyorum.
1. Dehşetli bir kâbusa tutulmuşların kıvrandıran ızdırabını duyuyorum.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok fazla, son derece
1. Altımdaki beygir, efendisinin bu savaşına karşı dehşetli huysuzlanıyor.
1. Altımdaki beygir, efendisinin bu savaşına karşı dehşetli huysuzlanıyor.
1. sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , Deizm yanlısı
Lisan : Fransızca déiste
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Tanrı'yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni bir Tanrı'nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden görüş
Lisan : Fransızca déisme
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu
Lisan : Fransızca déjà vu
1. isim , isim , isim , isim , Yozlaşma
2. Soysuzlaşma
3. kimya , kimya , fizik , fizik , kimya , kimya , fizik , fizik , Bozunum
Lisan : Fransızca dégénération
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Soysuz
2. Yoz
3. kimya , kimya , fizik , fizik , kimya , kimya , fizik , fizik , Bozulmuş
4. kimya , kimya , fizik , fizik , kimya , kimya , fizik , fizik , Bozunmuş
Lisan : Fransızca dégénéré
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Soysuzlaşmak
2. Yozlaşmak
1. isim , isim , isim , isim , Soysuzluk
2. Yozluk
1. İçtimai dejenerelik, hayati dejenerelikten büsbütün başkadır.
1. İçtimai dejenerelik, hayati dejenerelikten büsbütün başkadır.