92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , 343 satım
Lisan : İngilizce dealing
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sepicilik
Lisan : Arapça debāġat
Telaffuz : deba:gat
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sepici
Lisan : Arapça debbāġ
Telaffuz : debba:ğı
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kulplu ve ağzı kapaklı bakırdan su kabı, güğüm
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , Depo
Lisan : Fransızca dépôt
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Görkem
1. Bir Tanzimat konağının şaşırtıcı debdebesi içinden bu küçük eve düşmüştü.
1. Bir Tanzimat konağının şaşırtıcı debdebesi içinden bu küçük eve düşmüştü.
Lisan : Arapça debdebe
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Görkemli
1. Mustafa bu debdebeli hayata ilk defa giriyordu.
1. Mustafa bu debdebeli hayata ilk defa giriyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Debelenme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Debelenme işi
1. Artık kapanan taarruz devresinin bu son debelenişleri de böylece eriyip gitti.
1. Artık kapanan taarruz devresinin bu son debelenişleri de böylece eriyip gitti.
1. isim , isim , isim , isim , Debelenmek işi
1. Gözünden bir damla yaş dökmek için uzun uzun gözlerini sıkmaya, içini doldurmak için inleyip debelenmeye başladı.
1. Gözünden bir damla yaş dökmek için uzun uzun gözlerini sıkmaya, içini doldurmak için inleyip debelenmeye başladı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir acının etkisiyle veya bir baskıdan kurtulmak için çırpınmak
1. Polisler bu arada kurtulmak için çırpınan ve debelenen Sadi'nin ceplerini arıyorlardı.
1. Polisler bu arada kurtulmak için çırpınan ve debelenen Sadi'nin ceplerini arıyorlardı.
2. Çırpınmak, tepinmek, kımıldanmak
1. Kedi yerde kasıla gevşeye debeleniyordu.
1. Kedi yerde kasıla gevşeye debeleniyordu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Boşuna uğraşıp durmak
1. Şu anda, dünyanın en büyük korkusu içinde debeleniyordu.
1. Şu anda, dünyanın en büyük korkusu içinde debeleniyordu.
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım
Lisan : Fransızca débit
Telaffuz : de'bi
1. sıfat , sıfat , tıp , tıp , sıfat , sıfat , tıp , tıp , Bedensel ve zihinsel bakımdan güçsüz
Lisan : Fransızca débile
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle vücut yapısı ile ilgili aşırı ve sürekli güçsüzlük
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir borudan akan gaz veya sıvının hacim ve kütle cinsinden debisini kontrol eden, düzenleyen ve ölçen araç
Lisan : Fransızca débitmètre
Telaffuz : debime'tre
debriyaj pedalı
1. isim , isim , isim , isim , Otomobillerde kavrama yöntemi ile kenetlenmiş iki mili birbirinden ayıran ve çekici mili hareket düzeninde tutarak çekilen milin durmasını ve bu işlem sonunda aracın hareketini sağlayan düzenek
2. Bu düzeneği işletmeye yarayan ayaklık
1. Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız.
1. Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız.
Lisan : Fransızca débrayagé
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yalancı, fesat, dedikoducu (kimse)
Lisan : Arapça deccāl
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Dinî inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak olan yalancı ve kötü yaradılışlı kimse
Özel: Evet
Lisan : Arapça deccāl