92406 kayıt bulundu.
1. kurulup büyüklük taslamak
1. İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar.
1. İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar.
1. uygun zaman veya durumu ele geçirmek
1. Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü.
1. Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü.
2. Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu.
2. Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu.
1. -i , -i , spor , spor , -i , -i , spor , spor , Bir oyuncu topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmek
2. Kandırmak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir fırsattan yararlanarak bir başkasının hakkı olan bir şeyi ele geçirmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çalımlı davranmak
2. Kendisine çalım yapılmak
1. -i , -i , -i , -i , Çalımlama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çalımlama becerisi bulunmak
çalımlı çalımlı, alımlı çalımlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gösterişli, kurumlu, afralı tafralı
2. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Başı yüksek, yapısı dar gemi
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çalım satarak
1. Kâzım Bey çalımlı çalımlı çıktı gitti.
1. Kâzım Bey çalımlı çalımlı çıktı gitti.
1. isim , isim , isim , isim , Çalımsız olma durumu
1. Kavrama hızının zayıflığıyla zekâsının çalımsızlığından ötürü, okulda kendisine kozalak adını takmışlardı.
1. Kavrama hızının zayıflığıyla zekâsının çalımsızlığından ötürü, okulda kendisine kozalak adını takmışlardı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çalınma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aniden çalınmak
1. O böyle arpacı kumrusu gibi dalga geçerken birden kapı çalınıvermiş, koşmuş açmış kapıyı.
1. O böyle arpacı kumrusu gibi dalga geçerken birden kapı çalınıvermiş, koşmuş açmış kapıyı.
Telaffuz : çalını'vermek