92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Suyun, akarken taşlara, kayalara çarparak çıkardığı sesin adı
1. Yalnız koca arktan akan suyun serin çağıltısı duyuluyordu.
1. Yalnız koca arktan akan suyun serin çağıltısı duyuluyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çağıltısı olan
1. An olur, çağıltılı bir dere kenarında saz / Kuş cıvıltıları
1. An olur, çağıltılı bir dere kenarında saz / Kuş cıvıltıları
1. gelişmelere ve yeni düşüncelere uyum sağlayamamak, ayak uyduramamak
1. Ben yeniliklere yabancı, eski moda, çağın gerisinde kalmış, emekli bir istihbaratçıyım.
1. Ben yeniliklere yabancı, eski moda, çağın gerisinde kalmış, emekli bir istihbaratçıyım.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çağırma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Geriye dönebilirdi şüphesiz, dönüp de anne babasını çağırabilir, yardım isteyebilirdi.
1. Geriye dönebilirdi şüphesiz, dönüp de anne babasını çağırabilir, yardım isteyebilirdi.
2. Çağırmaya gücü yetmek
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çabucak veya ansızın çağırmak
Telaffuz : çağırı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Çağırmak işi
1. Daha doktor çağırmaya giden olmamış.
1. Daha doktor çağırmaya giden olmamış.
1. -i , -i , -i , -i , Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek
1. Etrafına bakındı fotoğrafçıları çağırmak için.
1. Etrafına bakındı fotoğrafçıları çağırmak için.
2. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Herhangi birinin bir yere gelmesini istemek, davet etmek
1. O akşam Orhan'ı yemeğe çağırdı.
1. O akşam Orhan'ı yemeğe çağırdı.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Binmek için bir araç istemek
1. Bir taksi çağırdım.
1. Bir taksi çağırdım.
4. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Yüksek sesle şarkı, türkü söylemek
1. Türküler çağırarak tahta siliyor.
1. Türküler çağırarak tahta siliyor.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çağırtma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çağırtmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Çağırma sesi
1. Bağırtılar, çağırtılar.
1. Bağırtılar, çağırtılar.
1. isim , isim , isim , isim , Ötüşüyle kendi türünden olan kuşların çevresine toplanması için avcıların yararlandığı kuş, çığırtkan
1. isim , isim , isim , isim , Çağırtmak işi
1. Başasistanın kendisini böyle biçimsiz zamanda çağırtmasına sinirlenmişti.
1. Başasistanın kendisini böyle biçimsiz zamanda çağırtmasına sinirlenmişti.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çağırma işini yaptırmak
1. Ertesi sabah tutukluyu huzuruna çağırtıp ona düşüncesini söylediğinde hiç beklemediği bir karşılık aldı.
1. Ertesi sabah tutukluyu huzuruna çağırtıp ona düşüncesini söylediğinde hiç beklemediği bir karşılık aldı.
çağla yeşili
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Badem, kayısı, erik vb. tek çekirdekli yemişlerin körpeyken yenilebilen ham şekli
Telaffuz : ça'ğla
1. isim , isim , isim , isim , Olmamış, ham olan yeşil meyvenin rengi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan