92406 kayıt bulundu.
1. sunulan yiyeceği beğenmeyenlere söylenen bir söz
1. nesnesiz , nesnesiz , hakaret yollu , hakaret yollu , nesnesiz , nesnesiz , hakaret yollu , hakaret yollu , Bir şeyler yemek
1. Ne yapıp etmiş, sofrayı hazırlarken adamakıllı zıkkımlanmış.
1. Ne yapıp etmiş, sofrayı hazırlarken adamakıllı zıkkımlanmış.
2. İçki veya sigara içmek
1. -i , -i , -i , -i , Zikretme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Zikretmeyi becermek
Lisan : Arapça ẕikr + Türkçe edebilmek
Telaffuz : zi'kredebilmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Adı anılmak
Telaffuz : zi'kredilmek
1. isim , isim , isim , isim , Zikretmek işi
1. Ben dervişim diye göğsün gerersin / Hakk'ı zikretmeye dilin var mıdır?
1. Ben dervişim diye göğsün gerersin / Hakk'ı zikretmeye dilin var mıdır?
1. -i , -i , -i , -i , Adını söylemek, sözünü söylemek, anmak
2. Okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlamak
1. Geceleri Hüsnü'nün evinde toplanır, zikreder, evrat çekerlermiş.
1. Geceleri Hüsnü'nün evinde toplanır, zikreder, evrat çekerlermiş.
Lisan : Arapça ẕikr + Türkçe etmek
Telaffuz : zi'kretmek
1. anılmak, adı geçmek
1. Dün sizin zikriniz geçti.
1. Dün sizin zikriniz geçti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Adı geçmek, söylenmek
Lisan : Arapça ẕikr + Türkçe olunmak
Telaffuz : zi'krolunmak
zikzak dikişi, zikzak makinesi
1. isim , isim , isim , isim , Art arda birdenbire ters yöne açılar yapan kırık çizgi
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sık sık değişen görüş, düşünce veya davranış, istikrarsızlık
1. Yurdumuzun daha çok zikzaklar ülkesi olduğuna artık iyice alıştık.
1. Yurdumuzun daha çok zikzaklar ülkesi olduğuna artık iyice alıştık.
3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karşılıklı
1. Boğaziçi köylerinde oturanların birbirleriyle buluşmaları için zikzak vapurlar işlerdi.
1. Boğaziçi köylerinde oturanların birbirleriyle buluşmaları için zikzak vapurlar işlerdi.
Lisan : Fransızca zigzag
1. isim , isim , isim , isim , Nakışta ve terzilikte zikzak biçiminde yapılan dikiş
1. sık sık sağa sola yön değiştirmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , sık sık düşünce değiştirmek
zilzurna, elektrikli zil, elektrik zili, teneffüs zili
1. isim , isim , isim , isim , İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç
2. müzik , müzik , müzik , müzik , Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan yuvarlak, metal nesne
1. Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole!
1. Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole!
Lisan : Farsça zil
1. parasız kalmak
1. Zaten müdür aç herifin biri, zil kalmış da gelmiş buralara.
1. Zaten müdür aç herifin biri, zil kalmış da gelmiş buralara.
1. çok sevindiğini belli etmek
1. Birini buldu, ne güzel oldu diye zil takıp oynayacak mıydım?
1. Birini buldu, ne güzel oldu diye zil takıp oynayacak mıydım?
1. isim , isim , isim , isim , Tokat iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : zi'le