92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zebun bir duruma gelmek, zayıflamak
1. isim , isim , isim , isim , Zebun olma durumu
1. Bana gelince, nefis zebunluğu bakımından onlardan beterdim.
1. Bana gelince, nefis zebunluğu bakımından onlardan beterdim.
1. isim , isim , isim , isim , Tanrı tarafından Hz. Davut'a gönderilen kutsal kitap
Özel: Evet
Lisan : Arapça zebūr
Telaffuz : zebu:ru
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yaptırmama, yasaklama
2. Zorlama
3. Eziyet etme
Lisan : Arapça zecr
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Yasaklayarak
2. Zorla
3. Eziyet ederek
Lisan : Arapça zecren
Telaffuz : ze'cren
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Zorlayıcı, zorlayan, yasaklayan
Lisan : Arapça zecrī
Telaffuz : zecri:
1. -i , -i , -i , -i , Hafifçe yaralamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zarar vermek
1. isim , isim , isim , isim , Zedelenme işi
1. Senatoya ait yetkilerin zedelenişleri gibi hadiseler birbirini takip etmeye başlamıştı.
1. Senatoya ait yetkilerin zedelenişleri gibi hadiseler birbirini takip etmeye başlamıştı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Vurma, çarpma, delme sonucu berelenmek, ezilmek
2. Zarar görmek
1. Örselenir, zedelenir ne kadar kollasan / Bu büyülü nakışlar bir tutam toz olacak
1. Örselenir, zedelenir ne kadar kollasan / Bu büyülü nakışlar bir tutam toz olacak
1. -i , -i , -i , -i , Zedeleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Zedelemeye gücü yetmek
3. Zedelemeyi becermek
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle gömlek yapımında kullanılan, çizgili, ince, pamuklu bir kumaş türü
Lisan : Fransızca zéphyr
1. kuruntuya düşmek, vesveselenmek
1. Bu makalemin, adını koyduğum kitap için, ona ayrıca ehemmiyet verdiğim zehabına kapılmamalarını okuyucularımdan rica ederim.
1. Bu makalemin, adını koyduğum kitap için, ona ayrıca ehemmiyet verdiğim zehabına kapılmamalarını okuyucularımdan rica ederim.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sanma, sanı, zannetme
Lisan : Arapça ẕehāb
Telaffuz : zeha:bı
1. vesveseye kapılmak, kuruntu içinde olmak
1. Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur.
1. Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur.
zehir hafiye, zehir zemberek, zehir zıkkım, zehretmek, zehrolmak, beyaz zehir, panzehir, kurbağazehri
1. isim , isim , isim , isim , Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, sem
1. Evvela bir yumruk vurdu sersemledim, sonra ağzıma bilmediğim bir zehir tıktı, işte bu zehirle bayıldım.
1. Evvela bir yumruk vurdu sersemledim, sonra ağzıma bilmediğim bir zehir tıktı, işte bu zehirle bayıldım.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı
1. Dünya ile küsmüş, içi zehir dolu olarak yaşamıştı bütün gençliğini.
1. Dünya ile küsmüş, içi zehir dolu olarak yaşamıştı bütün gençliğini.
Lisan : Farsça zehr
1. çok acı
2. çok soğuk (hava)
3. çok becerikli, usta
1. Zehir gibi şoför.
1. Zehir gibi şoför.
4. çok üstün
1. Zehir gibi bir zekâ.
1. Zehir gibi bir zekâ.
5. çok iyi
1. Oğlan süngerlerin çeşidini zehir gibi tanıyordu.
1. Oğlan süngerlerin çeşidini zehir gibi tanıyordu.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Kimseye göz açtırmayan, sert yaradılışlı kimse
2. Olayları en ince veya gizli noktalarına kadar bilen veya araştıran kimse