92406 kayıt bulundu.
1. güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durumda bırakmak
1. Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi.
1. Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi.
1. isim , isim , isim , isim , Zayıflamak işi
1. Sanki pek şişman bir şeymiş gibi zayıflama hastalığına tutulmuştu.
1. Sanki pek şişman bir şeymiş gibi zayıflama hastalığına tutulmuştu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zayıf duruma gelmek
1. Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı.
1. Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı.
1. -i , -i , -i , -i , Zayıflatma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Zayıflatmayı becermek
1. -i , -i , -i , -i , Zayıf olmasına yol açmak
1. Zayıflamaktan değil, onu zayıflatmaktan çekinmiyordum.
1. Zayıflamaktan değil, onu zayıflatmaktan çekinmiyordum.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zayıflama ihtimali veya imkânı bulunmak
akıl zayıflığı
1. isim , isim , isim , isim , Zayıf olma durumu
1. Kavrama hızının zayıflığıyla zekâsının çalımsızlığından ötürü, okulda kendisine kozalak adını takmışlardı.
1. Kavrama hızının zayıflığıyla zekâsının çalımsızlığından ötürü, okulda kendisine kozalak adını takmışlardı.
1. isim , isim , isim , isim , Ön Asya'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse
Özel: Evet
1. isim , isim , isim , isim , Zazaların kullandığı dil
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan
Özel: Evet
virdizeban
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Dil (II)
Lisan : Farsça zebān
Telaffuz : zeba:nı
cehennem zebanisi
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Cehennem bekçisi
2. Zebella
Lisan : Arapça zebānī
Telaffuz : zeba:ni:
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İri yarı kimse
Lisan : Arapça zebellā
Telaffuz : zebella:, l ince okunur
1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Sarı renkte ve cam parlaklığında, doğal demir ve magnezyum silikat, krizolit
1. Gümüş bir tepsi, daha doğrusu gümüş bir lenger ağız ağıza sanırsam zebercetle doluydu.
1. Gümüş bir tepsi, daha doğrusu gümüş bir lenger ağız ağıza sanırsam zebercetle doluydu.
Lisan : Arapça zeberced
1. isim , isim , isim , isim , Tek parmaklılardan, ata benzeyen, derisi çizgili, Afrika'da yaşayan memeli hayvan (Equus zebra)
Lisan : İtalyanca zebra
Telaffuz : ze'bra
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Güçsüz, zayıf, âciz
1. İnsan gözünden ziyade, bu kafese konmuş vahşi, yırtıcı hayvanların, içleri hırs, haşinlik ve ürkeklikle dolu, heybetli fakat zebun gözlerine benziyordu.
1. İnsan gözünden ziyade, bu kafese konmuş vahşi, yırtıcı hayvanların, içleri hırs, haşinlik ve ürkeklikle dolu, heybetli fakat zebun gözlerine benziyordu.
Lisan : Farsça zebūn
Telaffuz : zebu:n
1. güçsüz bırakmak, zavallı duruma düşürmek veya getirmek
1. Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.
1. Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.
1. güçsüz, zavallı durumda bulunmak
1. Bir zaman gelir ki sırf kendi icadımız olan bir his elinde zebun kalırız.
1. Bir zaman gelir ki sırf kendi icadımız olan bir his elinde zebun kalırız.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Güçsüze acımayan, zavallıları ezen
Lisan : Farsça zebūnkuş
Telaffuz : zebu:nküş