92406 kayıt bulundu.
1. ele geçirilmek
1. Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.
1. Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.
zaptiye memuru
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde toplum güvenliğini sağlamakla görevli askerî polis kuruluşu
2. Bu kuruluştan olan er, zaptiye memuru
1. Sağında solunda birer zaptiye, dimdik duruyordu.
1. Sağında solunda birer zaptiye, dimdik duruyordu.
Lisan : Arapça żabṭiyye
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Zaptiye
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Disiplin
Lisan : Arapça żabṭ + rabṭ
zar kanatlılar, birinci zar, dış zar, iç zar, ikinci zar, ince zar, örümceksi zar, sert zar, sümüksü zar, akciğer zarı, beyin zarı, göz zarı yangısı, göze zarı, karın zarı, kemik zarı, kızlık zarı, kulak zarı, tohum zarı, yumurta zarı
1. isim , isim , isim , isim , İnce perde veya örtü
2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper
3. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper
1. Çekirdek zarı. Hücre zarı.
1. Çekirdek zarı. Hücre zarı.
cıvalı zar
1. isim , isim , isim , isim , Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plastik vb. maddelerden küp olarak yapılan ve altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı
1. Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?
1. Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar?
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Car (II)
Lisan : Arapça izār'dan
1. zarı hızla yuvarlamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kader ile oynamak, geleceği için plan uygulamak
1. henüz başarısını kanıtlamamış biri için önceden olumlu düşünce belirtmek
2. birinin ağzından laf alabilmek için onun düşüncesindeymiş gibi konuşmak
Ön Takı : (birine)
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Arı, karınca vb. eklem bacaklıları içine alan, kanatları zar gibi saydam ve az damarlı olan hayvanlar takımı
1. istediği sayıyı getirmek için zarı, atmadan önce parmaklar arasında düzene sokmak
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Güçlükle
1. Liseyi zar zor bitirmiş, uyduruk işlerde yıllarca sürünmüştü.
1. Liseyi zar zor bitirmiş, uyduruk işlerde yıllarca sürünmüştü.
2. İstemeyerek
1. isim , isim , isim , isim , Sivas iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : za:ra
1. isim , isim , isim , isim , Zariflik
1. Sadece zarafetinizin, güzelliğinizin karşıdan hayranı olmuştum.
1. Sadece zarafetinizin, güzelliğinizin karşıdan hayranı olmuştum.
Lisan : Arapça ẓarāfet
Telaffuz : zara:fet
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Zarif
1. Öyle zarafetli ve güzeldi ki bu irkiliş, Naci, oku kendi yemiş gibi oldu.
1. Öyle zarafetli ve güzeldi ki bu irkiliş, Naci, oku kendi yemiş gibi oldu.
akıllara zarar, akla zarar, maddi zarar, manevi zarar
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat
1. Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar.
1. Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar.
Lisan : Arapça żarar
1. maddi ve manevi bakımdan kayba uğramak
1. Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin.
1. Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin.
1. kötülük gelmek
1. Bizden hiç kimseye zarar gelmez.
1. Bizden hiç kimseye zarar gelmez.
1. kötü sonuca uğramak
1. Usulleri, kaideleri bozanların zarar görecekleri muhakkaktı.
1. Usulleri, kaideleri bozanların zarar görecekleri muhakkaktı.