Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yüzünü kızartmak
Anlamı:

1. bir kimsenin utanmasına sebep olmak, birini utanacak duruma düşürmek


Ön Takı : (birinin)

yüzünü kızartmak (veya kızdırmak)
Anlamı:

1. onuruna, gururuna önem vermeden bir şey istemek, utançla, utanarak istemek

Örnek:

1. Fakat ben boş ümitle insan avutmanın faydasından ziyade zararına inandığım için çok kere yüzümü kızdırır, açıkça mümkün değil derim.

1. Fakat ben boş ümitle insan avutmanın faydasından ziyade zararına inandığım için çok kere yüzümü kızdırır, açıkça mümkün değil derim.


yüzünü şeytan görsün
Anlamı:

1. sevilmeyen bir kimseye karşı duyulan nefreti belirtmek için kullanılan bir söz


yüzünü unutmak
Anlamı:

1. uzun süre görmemek, varlığına hasret kalmak

Örnek:

1. İnsanlar Tanrı rahmeti olan yağmurun yüzünü çoktan unutmuşlardı.

1. İnsanlar Tanrı rahmeti olan yağmurun yüzünü çoktan unutmuşlardı.


Ön Takı : (birinin veya bir şeyin)

yüzünü yere getirmek (veya geçirmek)
Anlamı:

1. utandırmak, mahcup duruma düşürmek

Örnek:

1. Baban da olur, demiş, ak sakallı adamın yüzünü yere mi geçireceksin?

1. Baban da olur, demiş, ak sakallı adamın yüzünü yere mi geçireceksin?


yüzünün derisi kalın
Anlamı:

1. utanması, arlanması olmayan


yüzünün derisi yere geçmek
Anlamı:

1. yüzü yere gelmek


yüzünüze güller
Anlamı:

1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , iğrenç bir şey anlatılırken söylenen bir söz

Örnek:

1. Yüzünüze güller, büyüklerin pisliğini temizlemek bile bizde forsla, pistonla oluyor.

1. Yüzünüze güller, büyüklerin pisliğini temizlemek bile bizde forsla, pistonla oluyor.


yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek
Anlamı:

1. uzun sürmüş bir işi bitirmek üzere olmak


yüzüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yüzme işi

Örnek:

1. Sevdalı yüzüşlerde yunuslar / Yol gösteriyordu

1. Sevdalı yüzüşlerde yunuslar / Yol gösteriyordu


yüzüstü
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yüzü yere gelecek biçimde, yüzükoyun

Örnek:

1. Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı.

1. Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda

Örnek:

1. Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor.

1. Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor.


Telaffuz : yü'züstü

yüzüstü bırakmak
Anlamı:

1. birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak

Örnek:

1. Adam yüzüstü bırakıp gidince böyle bir numara çevirip başına kalmayı deniyor anlaşılan.

1. Adam yüzüstü bırakıp gidince böyle bir numara çevirip başına kalmayı deniyor anlaşılan.

2. bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek

Örnek:

1. Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım.

1. Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım.


yüzüstü kalmak
Anlamı:

1. bir iş, zamanında yapılmayıp olduğu gibi bırakılmak

Örnek:

1. Altı hücreyle cümle kapısının taş kemeri, kalın meşe tahtasından kapı kanatları yüzüstü kaldılar.

1. Altı hücreyle cümle kapısının taş kemeri, kalın meşe tahtasından kapı kanatları yüzüstü kaldılar.

2. bir iş bitirilmeden bırakılmak


yüzüverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yüzüvermek işi


yüzüvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak veya ansızın yüzmek

Örnek:

1. Etrafı su olduğu için acaba kökünü bırakıp yüzüverir mi diye içime bir vesvese girer.

1. Etrafı su olduğu için acaba kökünü bırakıp yüzüverir mi diye içime bir vesvese girer.


Telaffuz : yüzü'vermek

yüzyıl
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yüzyıllık süre, asır

Örnek:

1. Son yüzyıl içinde bizi bu hâlden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi.

1. Son yüzyıl içinde bizi bu hâlden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi.

2. İçinde yaşanılan zaman

3. Milat başlangıç alınarak 1-100, 101-200, 201-300 vb. olarak sayılan yüzyıllık dönem

Örnek:

1. MÖ 4. yüzyıl. MS 4. yüzyıl

1. MÖ 4. yüzyıl. MS 4. yüzyıl


Telaffuz : yü'zyıl

yüzyıllarca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yüzlerce yıl, asırlarca


Telaffuz : yüzyılla'rca

yüzyıllık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaklaşık olarak sürerliği yüzyıl olan, asırlık

Örnek:

1. Sanki yüzyıllık bir uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi.

1. Sanki yüzyıllık bir uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi.


Telaffuz : yü'zyıllık

z, Z
Anlamı:

1. Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu sırasında yer alan ve Ze adı verilen bu harf, ses bilimi bakımından yumuşak, diş eti sızıcısını gösterir


zaaf
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Düşkünlük

Örnek:

1. Kendisine zaafımdan ziyade metanetimi gösterdiğim kadın içeriye girdi.

1. Kendisine zaafımdan ziyade metanetimi gösterdiğim kadın içeriye girdi.

2. İrade zayıflığı

Örnek:

1. Hükümdarların yumuşak kalpliliğini zaaf sayan umumi hüküm belki de haklıdır.

1. Hükümdarların yumuşak kalpliliğini zaaf sayan umumi hüküm belki de haklıdır.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Eksiklik, yetersizlik


Lisan : Arapça żaʿf

zaaf göstermek
Anlamı:

1. zayıflığı, yeteneksizliği ortaya çıkmak


zaafa düşmek
Anlamı:

1. zaafa kapılmak

Örnek:

1. Korktuğumuzu, zaafa düştüğümüzü hissederlerse büsbütün üstümüze gelirler.

1. Korktuğumuzu, zaafa düştüğümüzü hissederlerse büsbütün üstümüze gelirler.


zaafa kapılmak
Anlamı:

1. direnme gücü gösterememek

Örnek:

1. Genç adamı her gördüğünde, zaafa kapılarak bütün hakaretlerini bağışlar olmuştu.

1. Genç adamı her gördüğünde, zaafa kapılarak bütün hakaretlerini bağışlar olmuştu.


zaafa uğramak
Anlamı:

1. eksikliği, yetersizliği belli olmak

Örnek:

1. Hayatımı karartan bir adamı bile teşhiste zaafa uğradım.

1. Hayatımı karartan bir adamı bile teşhiste zaafa uğradım.


zabit

İlgili Kelimeler:

birinci zabit

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker

Örnek:

1. Bu karanlık günler, senin gibi genç, ateşli, imanlı zabitlerin gayreti ile aydınlanacak.

1. Bu karanlık günler, senin gibi genç, ateşli, imanlı zabitlerin gayreti ile aydınlanacak.

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran


Lisan : Arapça żābiṭ

Telaffuz : za:bit