92406 kayıt bulundu.
1. haklı da olsa karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek
1. O böyle kimseyi kırmak istemedikçe, kimseye olmaz demeye yüzü tutmadıkça ne kadar istemese çevresi onu kıracak, üzecekti.
1. O böyle kimseyi kırmak istemedikçe, kimseye olmaz demeye yüzü tutmadıkça ne kadar istemese çevresi onu kıracak, üzecekti.
2. utanmak
Ön Takı : (bir şeye)
1. kullanılmak, yenilmek için hazırlanmışken herhangi bir sebeple olduğu gibi dokunulmadan kalmak
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Alçak gönüllü (kimse)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kendisinden istenilenleri geri çeviremeyen (kimse)
1. isim , isim , isim , isim , Yüzme sporu yapan kimse
2. Yüzme sporunu profesyonel olarak yapan kimse
3. Kasaplık hayvanların derilerini yüzen kimse
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Birini sömüren kimse
yüzük kaşı, yüzük oyunu, yüzük parmağı, nişan yüzüğü, şövalye yüzüğü
1. isim , isim , isim , isim , Parmağa geçirilen genellikle metal halka
1. Kalın parmaklarımın her bir boğumuna ayrı bir taştan, ayrı bir büyüklükte yüzükler geçirmişti.
1. Kalın parmaklarımın her bir boğumuna ayrı bir taştan, ayrı bir büyüklükte yüzükler geçirmişti.
2. Yüzük oyunu
1. isim , isim , isim , isim , Yüzük üzerinde taş yerleştirmeye yarayan oyuk bölüm
1. isim , isim , isim , isim , Fincanlar altına yüzük saklayarak oynanılan bir oyun, yüzük
1. isim , isim , isim , isim , Orta parmak ve serçe parmak arasındaki parmak, adsız parmak
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yüzüstü
1. Tam otların sarardığı zamanlar / Yere yüzükoyun uzanıyorum
1. Tam otların sarardığı zamanlar / Yere yüzükoyun uzanıyorum
Telaffuz : yüzü'koyun
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yüzme işi yapılmak
1. Bu suda yüzülmez.
1. Bu suda yüzülmez.
2. Derisi çıkarılmak
1. Koyun yüzüldü.
1. Koyun yüzüldü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sömürülmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yüz sayısının sıra sıfatı, sırada doksan dokuzuncudan sonra gelen
1. zarf , zarf , zarf , zarf , -den ötürü
1. Bizim kötü günlerimiz iki kez ve ikisi de benim densizliğim yüzünden yaşanmıştı.
1. Bizim kötü günlerimiz iki kez ve ikisi de benim densizliğim yüzünden yaşanmıştı.
1. öfke veya küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak
1. Ama iktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah, yurttaşın yüzünden düşen bin parça olacak.
1. Ama iktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah, yurttaşın yüzünden düşen bin parça olacak.
1. ezbere değil, yazılmış kâğıttan okumak
2. herhangi bir durumu yüzünden anlamak