92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak yuvarlamak
1. Misyonerin yanı başında duran sarı bavulun üstüne atılarak onu nehre yuvarlayıverdi.
1. Misyonerin yanı başında duran sarı bavulun üstüne atılarak onu nehre yuvarlayıverdi.
Telaffuz : yuvarlayı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Özellikle optik camların küresel eğriliğini ölçmeye yarayan araç
Telaffuz : yuva'rölçer
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkından gelmek
1. Hiç canını sıkma, dedi, ben şimdi onun yuvasını yaparım!
1. Hiç canını sıkma, dedi, ben şimdi onun yuvasını yaparım!
1. birinin eşinden boşanmasına sebep olmak
2. biri eşinden ayrılarak kendi aile düzenini yok etmek
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Eski yerine, görevine veya aile ocağına dönüş
1. `evin kadını anlayışlı, idareci ve tutumlu olursa ancak o zaman evde dirlik düzenlik sağlanır` anlamında kullanılan bir söz
1. evlilik birliğini sürdürmek
1. Yuva kurma, yuvayı yürütme sorumluluğu yine benim üstümdeydi.
1. Yuva kurma, yuvayı yürütme sorumluluğu yine benim üstümdeydi.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Loğ
yüzbaşı, yüzbeşlik, yüz binlerce, yüz binlik, yüz kere, yüznumara, yüz para, yüzyıl, yüzde yüz
1. isim , isim , isim , isim , Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
2. Bu sayıyı gösteren 100 ve C rakamlarının adı
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , On kere on, doksan dokuzdan bir artık
4. Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz
1. Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü.
1. Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü.
yüz akı, yüzbeyüz, yüz görümlüğü, yüz göz, yüz havlusu, yüz kalıbı, yüz kaplama, yüz karası, yüz kızartıcı suç, yüz kiri, yüz ölçümü, yüz sabunu, yüzsuyu, yüzüstü, yüz yazısı, yüz yüze, yüze gülücü, yüze soğurma, yüzü ak, yüzü asık, yüzü kara, yüzükoyun, yüzü pek, yüzü yerde, yüzü yumuşak, arayüz, arka yüz, çatık yüz, dış yüz, eğri yüz, ekşi yüz, güler yüz, içyüz, iç yüz, kara yüz, paralel yüz, ters yüz, o yüzden, şu yüzden, gökyüzü, ters yüzü, yeryüzü, yorgan yüzü, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz
1. isim , isim , isim , isim , Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
1. Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor.
1. Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor.
2. Yüzey
1. Suyun yüzünde.
1. Suyun yüzünde.
3. Kesici araçlarda ağız
1. Bıçağın keskin yüzü.
1. Bıçağın keskin yüzü.
4. Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü
5. Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf
6. Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş
1. Yorgan yüzü. Kanepenin yüzü.
1. Yorgan yüzü. Kanepenin yüzü.
7. Birinin görülegelen veya umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret
1. Ne yüzle? Yüzü olmamak.
1. Ne yüzle? Yüzü olmamak.
8. Nedeniyle, sebebiyle
1. Bu yüzden Fuat Köprülü ile çatışmaya başlamışlardı gazetelerde.
1. Bu yüzden Fuat Köprülü ile çatışmaya başlamışlardı gazetelerde.
9. Yan, taraf
10. Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin her biri
1. Ön yüz. Yan yüz. Arka yüz.
1. Ön yüz. Yan yüz. Arka yüz.
11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Utanma
1. Adamda yüz yok ki!
1. Adamda yüz yok ki!
1. bir işi kendi saygınlığını yitirmeden eksiksiz ve başarılı olarak yapıp bitirmek
1. Biz buraya geldi isek her hâlde yüzümüzün akı ile çıkacağımızdan şüphe etmeyesin!
1. Biz buraya geldi isek her hâlde yüzümüzün akı ile çıkacağımızdan şüphe etmeyesin!
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , İftihar edilecek, onurlanacak durum
1. bir işte başarıya ulaşmak
1. Arkadaşları arasında sivrilmiş, birçok savaşlarda yüz aklığı göstermiş cesur bir kaptandı.
1. Arkadaşları arasında sivrilmiş, birçok savaşlarda yüz aklığı göstermiş cesur bir kaptandı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek çok, çok sayıda
1. Yanımdan geçip giden yüz binlerce insan yüzü gördüm.
1. Yanımdan geçip giden yüz binlerce insan yüzü gördüm.
1. ilgi ve yakınlık görmek
1. Akça pakça bir hanım gördü mü biraz da yüz buldu mu hemen bohçacı madamlardan birini evine gönderir, pırlanta gerdanlık vadedermiş.
1. Akça pakça bir hanım gördü mü biraz da yüz buldu mu hemen bohçacı madamlardan birini evine gönderir, pırlanta gerdanlık vadedermiş.
1. gösterdiği ilgiyi kesmek
1. Vergi kâtibinden yüz çevirmişler, kendisine hasım olmuşlardı.
1. Vergi kâtibinden yüz çevirmişler, kendisine hasım olmuşlardı.
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , ısmarlamak, havale etmek
1. geri döndürmek
1. Bu ilk kademeyi dağıttılar. Sağ kalan birkaçı yüz geri etti.
1. Bu ilk kademeyi dağıttılar. Sağ kalan birkaçı yüz geri etti.