92406 kayıt bulundu.
yürük aksak, yürük semai
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Göçebe olan
1. Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez.
1. Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez.
2. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Aksak usulünün en hareketlisi
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Türk müziği usullerinden biri, sengin semai
hatalı yürüme
1. isim , isim , isim , isim , Yürümek işi
1. Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın.
1. Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın.
yürüyen merdiven
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Adım atarak ilerlemek, gitmek
1. Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu.
1. Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu.
2. -e , -e , -e , -e , Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek
1. Buz dağları güneye yürümüş.
1. Buz dağları güneye yürümüş.
3. Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek
1. Çocuk erken yürüdü.
1. Çocuk erken yürüdü.
4. Yayan gezmek, yayan gitmek
1. Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti.
1. Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti.
5. Yol almak
1. Biraz yürüyelim, geç kaldık.
1. Biraz yürüyelim, geç kaldık.
6. -e , -e , -e , -e , Bir yere gelmek, bir yere ulaşmak, kaplamak
1. Dallara su yürümek.
1. Dallara su yürümek.
7. -e , -e , -e , -e , Üzerine doğru gitmek, akın etmek, saldırmak, hücum etmek
1. Asker kaleye yürüdü.
1. Asker kaleye yürüdü.
8. Faiz, hesap edilmek, işlemek
1. Bu paranın faizi yüzde beşten mi yürüyor?
1. Bu paranın faizi yüzde beşten mi yürüyor?
9. Geçmek, ilerlemek, değişmek
1. Doktor o hayatın dışında kalmış. Bu ne demek? Bu, o demek ki hayat yürümüş gitmiş, birlikte yürüyememiş.
1. Doktor o hayatın dışında kalmış. Bu ne demek? Bu, o demek ki hayat yürümüş gitmiş, birlikte yürüyememiş.
10. Bir işte ileri gitmek
11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gereği gibi yapılmak veya ilerlemek
1. Bu evliliğin yürümeyeceği daha başından anlaşılmıştı ama belki yürütürüz, demiştim.
1. Bu evliliğin yürümeyeceği daha başından anlaşılmıştı ama belki yürütürüz, demiştim.
12. argo , argo , argo , argo , Ölmek
1. O da yürümüş.
1. O da yürümüş.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yürüme işi yapılmak
1. Çamurun içinde yürünmez.
1. Çamurun içinde yürünmez.
1. isim , isim , isim , isim , Pille çalışan kulaklık aracılığıyla müzik dinlemeye yarayan, insanın üzerinde taşıyabileceği teyp
Telaffuz : yürü'rçalar
1. bir kanun veya bir karar uygulama alanına konulmak
1. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ... antlaşmalar ... yayımlanma ile yürürlüğe konabilir.
1. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ... antlaşmalar ... yayımlanma ile yürürlüğe konabilir.
1. isim , isim , isim , isim , Gereğinin yapılır olması durumu, meriyet
1. Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi.
1. Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi.
1. bir kanun veya bir karar uygulama alanında olmak
1. Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz...
1. Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz...
1. uygulanmaz duruma getirmek
1. Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürlükten kaldırmaya yetmez.
1. Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürlükten kaldırmaya yetmez.
1. -i , -i , -i , -i , Yürütme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.
1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.
2. Yürütmeyi becermek
1. isim , isim , isim , isim , Yeni yürümeye başlayan çocukların çabuk yürümelerini sağlayan araç, örümcek, yürüten
2. Yürüme sorunu olan kimselerin kullandığı araç, yürüten
1. isim , isim , isim , isim , Yürüteç
1. Ona dört ayaklı yürütenlerden aldık, sevindi.
1. Ona dört ayaklı yürütenlerden aldık, sevindi.
yürütme gücü, yürütme kurulu, yürütmeyi durdurma
1. isim , isim , isim , isim , Yürütmek işi
1. Bizi itiştire kakıştıra ve etrafımızda kavga dansları yaparak yürütmeye başladılar.
1. Bizi itiştire kakıştıra ve etrafımızda kavga dansları yaparak yürütmeye başladılar.
2. Uygulama işi, icra
1. Sefir de birbirine karşı çalışan iki efendiye birden hizmet etmek gibi iki yüzlü politika yürütmeyi mizacına uygun buldu.
1. Sefir de birbirine karşı çalışan iki efendiye birden hizmet etmek gibi iki yüzlü politika yürütmeyi mizacına uygun buldu.
3. Merkezî yönetim ve yerinden yönetim kuruluşlarının hepsi
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Kanunları uygulama yetkisi, icra kuvveti
1. isim , isim , isim , isim , Bir kuruluşta kanun, tüzük, yönetmelik ve alınan kararları uygulamakla görevli kurul
1. -i , -i , -i , -i , Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
2. Gerektiği gibi yapmak, uygulamak
1. İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar.
1. İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar.
3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek
1. Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.
1. Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.
5. mecaz , mecaz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , mecaz , mecaz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , İşinden veya bulunduğu yerden çıkarmak
1. Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi.
1. Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi.
6. argo , argo , argo , argo , Habersiz olarak almak, çalmak
1. Bizim kalemi yürütmüşler.
1. Bizim kalemi yürütmüşler.