Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yürük

İlgili Kelimeler:

yürük aksak, yürük semai

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Göçebe olan

Örnek:

1. Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez.

1. Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez.

2. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker


yürük aksak
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Aksak usulünün en hareketlisi


yürük semai
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Türk müziği usullerinden biri, sengin semai


yürüklük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürük olma durumu


yürüme

İlgili Kelimeler:

hatalı yürüme

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürümek işi

Örnek:

1. Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın.

1. Bir an evvel toplanalım ki işler yürümeye başlasın.


yürümek fiil

İlgili Kelimeler:

yürüyen merdiven

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Adım atarak ilerlemek, gitmek

Örnek:

1. Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu.

1. Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu.

2. -e , -e , -e , -e , Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek

Örnek:

1. Buz dağları güneye yürümüş.

1. Buz dağları güneye yürümüş.

3. Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek

Örnek:

1. Çocuk erken yürüdü.

1. Çocuk erken yürüdü.

4. Yayan gezmek, yayan gitmek

Örnek:

1. Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti.

1. Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti.

5. Yol almak

Örnek:

1. Biraz yürüyelim, geç kaldık.

1. Biraz yürüyelim, geç kaldık.

6. -e , -e , -e , -e , Bir yere gelmek, bir yere ulaşmak, kaplamak

Örnek:

1. Dallara su yürümek.

1. Dallara su yürümek.

7. -e , -e , -e , -e , Üzerine doğru gitmek, akın etmek, saldırmak, hücum etmek

Örnek:

1. Asker kaleye yürüdü.

1. Asker kaleye yürüdü.

8. Faiz, hesap edilmek, işlemek

Örnek:

1. Bu paranın faizi yüzde beşten mi yürüyor?

1. Bu paranın faizi yüzde beşten mi yürüyor?

9. Geçmek, ilerlemek, değişmek

Örnek:

1. Doktor o hayatın dışında kalmış. Bu ne demek? Bu, o demek ki hayat yürümüş gitmiş, birlikte yürüyememiş.

1. Doktor o hayatın dışında kalmış. Bu ne demek? Bu, o demek ki hayat yürümüş gitmiş, birlikte yürüyememiş.

10. Bir işte ileri gitmek

11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gereği gibi yapılmak veya ilerlemek

Örnek:

1. Bu evliliğin yürümeyeceği daha başından anlaşılmıştı ama belki yürütürüz, demiştim.

1. Bu evliliğin yürümeyeceği daha başından anlaşılmıştı ama belki yürütürüz, demiştim.

12. argo , argo , argo , argo , Ölmek

Örnek:

1. O da yürümüş.

1. O da yürümüş.


yürünme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürünmek işi


yürünmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yürüme işi yapılmak

Örnek:

1. Çamurun içinde yürünmez.

1. Çamurun içinde yürünmez.


yürürçalar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pille çalışan kulaklık aracılığıyla müzik dinlemeye yarayan, insanın üzerinde taşıyabileceği teyp


Telaffuz : yürü'rçalar

yürürlüğe girmek
Anlamı:

1. bir kanun, bir karar, bir iş uygulanır, yapılır duruma gelmek


yürürlüğe konmak
Anlamı:

1. bir kanun veya bir karar uygulama alanına konulmak

Örnek:

1. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ... antlaşmalar ... yayımlanma ile yürürlüğe konabilir.

1. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ... antlaşmalar ... yayımlanma ile yürürlüğe konabilir.


yürürlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gereğinin yapılır olması durumu, meriyet

Örnek:

1. Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi.

1. Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi.


yürürlükte bulunmak
Anlamı:

1. bir kanun veya bir karar uygulama alanında olmak

Örnek:

1. Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz...

1. Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz...


yürürlükte kalmak
Anlamı:

1. bir kanun veya karar geçerli olmaya devam etmek


yürürlükte olmak
Anlamı:

1. kanun, karar, iş yapılmakta, uygulanmakta olmak


yürürlükten kaldırmak
Anlamı:

1. uygulanmaz duruma getirmek

Örnek:

1. Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürlükten kaldırmaya yetmez.

1. Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürlükten kaldırmaya yetmez.


yürürlükten kalkmak
Anlamı:

1. bir kanun veya karar iptal edilmek


yürütebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürütebilmek işi


yürütebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yürütme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.

1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.

2. Yürütmeyi becermek


yürüteç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yeni yürümeye başlayan çocukların çabuk yürümelerini sağlayan araç, örümcek, yürüten

2. Yürüme sorunu olan kimselerin kullandığı araç, yürüten


yürüten
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürüteç

Örnek:

1. Ona dört ayaklı yürütenlerden aldık, sevindi.

1. Ona dört ayaklı yürütenlerden aldık, sevindi.


yürütme

İlgili Kelimeler:

yürütme gücü, yürütme kurulu, yürütmeyi durdurma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürütmek işi

Örnek:

1. Bizi itiştire kakıştıra ve etrafımızda kavga dansları yaparak yürütmeye başladılar.

1. Bizi itiştire kakıştıra ve etrafımızda kavga dansları yaparak yürütmeye başladılar.

2. Uygulama işi, icra

Örnek:

1. Sefir de birbirine karşı çalışan iki efendiye birden hizmet etmek gibi iki yüzlü politika yürütmeyi mizacına uygun buldu.

1. Sefir de birbirine karşı çalışan iki efendiye birden hizmet etmek gibi iki yüzlü politika yürütmeyi mizacına uygun buldu.

3. Merkezî yönetim ve yerinden yönetim kuruluşlarının hepsi


yürütme gücü
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Kanunları uygulama yetkisi, icra kuvveti


yürütme kurulu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kuruluşta kanun, tüzük, yönetmelik ve alınan kararları uygulamakla görevli kurul


yürütmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak

2. Gerektiği gibi yapmak, uygulamak

Örnek:

1. İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar.

1. İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar.

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek

Örnek:

1. Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.

1. Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.

5. mecaz , mecaz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , mecaz , mecaz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , İşinden veya bulunduğu yerden çıkarmak

Örnek:

1. Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi.

1. Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi.

6. argo , argo , argo , argo , Habersiz olarak almak, çalmak

Örnek:

1. Bizim kalemi yürütmüşler.

1. Bizim kalemi yürütmüşler.