92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez
1. Orta hâlli hanımlar renkli yeldirmeler giyerler ve beyaz tülbent başörtüleri örtünürlerdi.
1. Orta hâlli hanımlar renkli yeldirmeler giyerler ve beyaz tülbent başörtüleri örtünürlerdi.
2. Bu bezden yapılmış başörtüsü
1. Mürüvvet Bacı, limon küfü tülbendini düşmesin diye bir ucundan ısırmış, elinde süzgeçle çıkageldi.
1. Mürüvvet Bacı, limon küfü tülbendini düşmesin diye bir ucundan ısırmış, elinde süzgeçle çıkageldi.
Lisan : Farsça ter + bend
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tül görünümü almak
1. Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.
1. Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Güneşin doğması, doğuşu
Lisan : Arapça ṭulūʿ
Telaffuz : tulu:, l ince okunur
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve
tuluat tiyatrosu
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Doğaçlama
1. Böyle olmakla beraber, gerek orta oyununun gerek tuluatın köylü temsilleri ile bir münasebeti olsa gerek.
1. Böyle olmakla beraber, gerek orta oyununun gerek tuluatın köylü temsilleri ile bir münasebeti olsa gerek.
Lisan : Arapça ṭulūʿāt
Telaffuz : tulu:a:tı, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Doğaçlama tiyatro
1. Tuluat tiyatrosu aydın çevrelerde hoş karşılanmıyordu.
1. Tuluat tiyatrosu aydın çevrelerde hoş karşılanmıyordu.
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Tuluat yapan sanatçı
1. Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi.
1. Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Tulum
1. Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu.
1. Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu.
tulum peyniri, uyku tulumu, yağ tulumu
1. isim , isim , isim , isim , Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
2. Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda
1. Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin.
1. Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin.
3. Tüp
4. Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi
1. Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var.
1. Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var.
5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Şişman, tombul
1. Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya!
1. Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya!
1. hayvanın derisini yarmadan çıkarmak
2. çoğunluk sistemine dayalı seçimlerde bir partinin listesindeki bütün adaylar seçimi kazanmak
1. isim , isim , isim , isim , Tuluma basılarak yapılan bir beyaz peynir türü
1. Tulum peyniri odanın içini kokutmuştu.
1. Tulum peyniri odanın içini kokutmuştu.
tulumba kolu, tulumba tatlısı, emme basma tulumba, havalı tulumba, karga tulumba, alavere tulumbası, boşluk tulumbası, su tulumbası, yangın tulumbası
1. isim , isim , isim , isim , Sıvıları alçak yerlerden çekmeye veya yüksek yerlere çıkarmaya yarayan araç
1. Bir yandan kollu tulumbadan ağır ağır su çekip sağda solda çelimsiz gök kuşakları yaratarak bahçeyi suluyor.
1. Bir yandan kollu tulumbadan ağır ağır su çekip sağda solda çelimsiz gök kuşakları yaratarak bahçeyi suluyor.
2. Otomobil lastiği, futbol topu vb. şeyleri şişirmeye veya herhangi bir sıvıyı sıkmaya, bir şey üzerine püskürtmeye yarayan araç
1. Lastik tulumbası. Flit tulumbası.
1. Lastik tulumbası. Flit tulumbası.
Lisan : İtalyanca tromba
Telaffuz : tulu'mba
1. isim , isim , isim , isim , Tulumbadan su çıkarmak için tulumbaya basmayı sağlayan uzun demir kol
1. isim , isim , isim , isim , Özel bir makinede ince, uzun, oluklu bir biçim verilmiş hamur tatlısı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Mahallelerde bulundurulan yangın tulumbalarını, yangın olan yerlere götüren ve orada yangının söndürülmesine yardım eden kimse
1. Eski tulumbacıların bir koşuş tarzı vardı.
1. Eski tulumbacıların bir koşuş tarzı vardı.
2. Tulumba yapan, satan veya onaran kimse
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Külhanbeyi
1. isim , isim , isim , isim , Tulumbacı olma durumu
1. Yaşının ilerlemesinden dolayı mahalle tulumbacılığı reisliğinden çekilmiş.
1. Yaşının ilerlemesinden dolayı mahalle tulumbacılığı reisliğinden çekilmiş.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , İç kulakta, yarım daire kanallarına bağlı küçük kese
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkilerde yüzmeyi kolaylaştıran, tulum biçiminde küçük kese