92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bacağındaki sakatlık sebebiyle seker gibi veya iki adımda, bir yana eğilerek yürümek
1. Öyle topallar gibi değil ama bir garip yürüyordu.
1. Öyle topallar gibi değil ama bir garip yürüyordu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İşler gerektiği gibi yürümemek, aksamak
1. isim , isim , isim , isim , Topal olma durumu
1. Topal da olsanız ben sizin topallığınızı görmem ki.
1. Topal da olsanız ben sizin topallığınızı görmem ki.
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Kale toplarının koruması altındaki yer
2. Kale ile korunan bir şehrin yakın çevresi
Telaffuz : to'paltı
toparlak hesap, toparlak rakam, toparlak sayı
1. isim , isim , isim , isim , Top cephanesi taşıyan araba
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Top biçiminde olan, yuvarlak, kürevi
1. Çehre toparlak, kaşlar incecik, ağız iri, yanaklar fazla etli ve gözler çekik.
1. Çehre toparlak, kaşlar incecik, ağız iri, yanaklar fazla etli ve gözler çekik.
1. isim , isim , isim , isim , Toparlamak işi
1. Giderken taşlıktaki duvar çivilerinde asılı palto, baston, şemsiye gibi şeyleri toparlamayı ihmal etmediler.
1. Giderken taşlıktaki duvar çivilerinde asılı palto, baston, şemsiye gibi şeyleri toparlamayı ihmal etmediler.
1. -i , -i , -i , -i , Bir araya getirmek, toplu bir duruma sokmak
1. Bir gün okulda işgal eylemi olmuş, bütün öğrencileri toparlamışlar.
1. Bir gün okulda işgal eylemi olmuş, bütün öğrencileri toparlamışlar.
2. Neler üzerinde durulacağını hatırlayıp bir araya getirmeye çalışmak
1. Bildiği bütün Fransızcayı toparlayarak vitrindeki kravatın değerini sordu.
1. Bildiği bütün Fransızcayı toparlayarak vitrindeki kravatın değerini sordu.
3. Şaşkın durumdan kurtulup kendine gelmek
4. Çekidüzen vermek
1. Odayı toparladı.
1. Odayı toparladı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Toparlanma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Toparlanma becerisi bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Toparlanma işi
1. Bazı uyanış ve toparlanış belirtileri meydana getirmişti.
1. Bazı uyanış ve toparlanış belirtileri meydana getirmişti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Toparlama işine konu olmak veya toparlama işi yapılmak
2. Para yönünden durumunu düzeltmek
3. Gelişmek, daha iyi duruma gelmek
1. Bu üçüncü gidişimde Erzurum'u bir öncekine nispetle daha çok toparlanmış, gelişmiş buldum.
1. Bu üçüncü gidişimde Erzurum'u bir öncekine nispetle daha çok toparlanmış, gelişmiş buldum.
4. Sağlığı düzelmek
5. Etkilenilen herhangi bir şeyden kurtulmaya başlanmak
1. İlk sarsıntıdan sonra toparlanan halk kendini dışarı atmıştı.
1. İlk sarsıntıdan sonra toparlanan halk kendini dışarı atmıştı.
6. Bir işi, bir hareketi yapmaya hazır duruma gelmek
1. Can havliyle silkinip toparlanarak ve bütün bağlarından sıyrılarak birdenbire ayağa kalkıvermiş.
1. Can havliyle silkinip toparlanarak ve bütün bağlarından sıyrılarak birdenbire ayağa kalkıvermiş.
1. -i , -i , -i , -i , Toparlama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Toparlama becerisi bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Esnekliğini yitirmiş cildi sıkıştırıp düzelten krem türü
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Güzel kokulu, sarı renkte, uzunca bir tür kavun
1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Alüminyum silikatı ve florinden oluşan, kahverengi veya soluk sarı renkte değerli taş
Lisan : Fransızca topaze