Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
töhmet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama

Örnek:

1. Talebeyi dersten başka şeylerle işgal töhmeti ile tevbihe maruz kaldı, istifaya mecbur oldu.

1. Talebeyi dersten başka şeylerle işgal töhmeti ile tevbihe maruz kaldı, istifaya mecbur oldu.


Lisan : Arapça tuhmet

töhmet altında kalmak
Anlamı:

1. suçu işlediği düşünülmek

Örnek:

1. Hiçbir doktor her an intihar etmeye hazır bir psikopatın töhmeti altında kalmak istemez.

1. Hiçbir doktor her an intihar etmeye hazır bir psikopatın töhmeti altında kalmak istemez.


töhmetlendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Töhmetlendirmek durumu


töhmetlendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Töhmet altında bırakmak, suçlandırmak

Örnek:

1. Meydanın boş zamanında adı şaire çıkmış bir muharrir sizi edebiyat vurgunculuğu ile töhmetlendirir.

1. Meydanın boş zamanında adı şaire çıkmış bir muharrir sizi edebiyat vurgunculuğu ile töhmetlendirir.


töhmetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Suçlanmış

2. Kabahatli


toht
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Çoban köpeklerinin boynuna takılan dikenli demir halka, tasma


tohum

İlgili Kelimeler:

tohum zarı, buğdaysı tohum, keten tohumu, nifak tohumu

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkilerde döllenme sonunda yumurtacıktan oluşan ve yeni bir bitki oluşmasını sağlayan tane

Örnek:

1. Bir bez parçasına sardığı boru çiçeği tohumlarını toprağa serpti.

1. Bir bez parçasına sardığı boru çiçeği tohumlarını toprağa serpti.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Soy sop, döl, nesil, sülale

Örnek:

1. Tohumu kurudu.

1. Tohumu kurudu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortaya bir sonuç çıkaran, bir sonucun oluşmasına sebep olan şey

Örnek:

1. Ruhuna ve hafızasına serpilen bu tohumlar onda zamanla çiçeklerini açar ve meyvelerini verir.

1. Ruhuna ve hafızasına serpilen bu tohumlar onda zamanla çiçeklerini açar ve meyvelerini verir.

4. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Spermatozoit


Lisan : Farsça tuḫm

tohum zarı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Tohumu dıştan sararak onu koruma altına alan zar


tohuma kaçmak
Anlamı:

1. şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , üreme veya üretme gücü kalmamak

2. yaşlanmak, evlenme çağı geçip kartlaşmak

Örnek:

1. Şimdi saçlarının tepeden döküldüğüne bakarak üzülüyor, arada bir, tohuma kaçıyoruz artık diye hayıflandığı da oluyordu.

1. Şimdi saçlarının tepeden döküldüğüne bakarak üzülüyor, arada bir, tohuma kaçıyoruz artık diye hayıflandığı da oluyordu.


tohumcu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tohum yetiştiren veya satan kimse


tohumculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tohumcunun işi


tohumlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Döllemek işi


tohumlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Döllemek

2. Dişi bir hayvanı, erkeğinden alınan tohumla yapay olarak döllemek


tohumlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tohumlanmak işi


tohumlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tohumlu duruma gelmek


tohumlu

İlgili Kelimeler:

tohumlu bitkiler, açık tohumlular, çıplak tohumlular, kapalı tohumlular

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tohumu olan

2. Tohumla üreyen


tohumlu bitkiler
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitkiler dünyasının büyük bir şubesi, çiçekli bitkiler


tohumluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bitki yetiştirmede kullanılan tane, çekirdek, kök, sap vb.nin bütünü

2. Tohum saklanan yer

Örnek:

1. Patates tohumluğu.

1. Patates tohumluğu.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tohum için ayrılan

Örnek:

1. Tohumluk buğday.

1. Tohumluk buğday.


tohumu dökülmek
Anlamı:

1. geçirdiği büyük bir korku dolayısıyla dölden kesilmek


tok

İlgili Kelimeler:

tokgözlü, tok karnına, tok sözlü, tok tok, gönlü tok, gözü tok, karnı tok

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı

2. Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)

3. Kalın ve gür (ses)

Örnek:

1. Sesi tok, aksanı düzgündü.

1. Sesi tok, aksanı düzgündü.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan


tok açın hâlinden bilmez
Anlamı:

1. `varlıklı olan, yoksulun ne denli sıkıntı içinde bulunduğunu bilmez` anlamında kullanılan bir söz


tok evin aç kedisi
Anlamı:

1. gereksinimi olmadığı hâlde açgözlülük eden


tok karnına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yemek yedikten sonra


tok sözlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Hatır ve gönül dinlemeden, hiçbir şeyden çekinmeden konuşan

Örnek:

1. Böyle zamanlarda onun ne kadar aksi ve tok sözlü olduğunu gayet iyi anlamıştı.

1. Böyle zamanlarda onun ne kadar aksi ve tok sözlü olduğunu gayet iyi anlamıştı.


tok sözlülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tok sözlü olma durumu