92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Acılık vermek
1. Karabiber yemeği acıttı.
1. Karabiber yemeği acıttı.
2. Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak
1. Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor.
1. Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor.
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak açmak
1. Birinci köylü kız kapalı kapının kanatlarını açıverir.
1. Birinci köylü kız kapalı kapının kanatlarını açıverir.
Telaffuz : açı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Acıyabilmek durumu
1. Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.
1. Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Acıma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Acıma becerisi bulunmak
1. `her türlü sıkıntıya katlanılır, açlığa katlanılmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük
1. Kendimde mukavemet yerine zaaf, taarruz yerine aciz, mücadele yerine gevşeklik hissediyorum.
1. Kendimde mukavemet yerine zaaf, taarruz yerine aciz, mücadele yerine gevşeklik hissediyorum.
2. Beceriksizlik
1. Aczini bilmek de bir meziyettir.
1. Aczini bilmek de bir meziyettir.
3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kişinin ve kuruluşun borcunu vaktinde ödeyememesi durumu
Lisan : Arapça ʿacz
abdiâciz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz
1. İhtiyar imparatorluk, bu genç devlet karşısında âcizdi.
1. İhtiyar imparatorluk, bu genç devlet karşısında âcizdi.
2. Beceriksiz
1. Ne âciz heriflermiş, iki yıl daha dayanamazlar mıydı?
1. Ne âciz heriflermiş, iki yıl daha dayanamazlar mıydı?
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Güçsüz veya beceriksiz bir biçimde
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.
4. isim , isim , isim , isim , Alçak gönüllülük gösteren kimsenin kendisinden söz ederken söylediği söz
1. Biraz sonra Gazi yanına seryaveri Salih Bey'in yaveri Muzaffer Bey'i ve âcizi alarak otomobile bindi.
1. Biraz sonra Gazi yanına seryaveri Salih Bey'in yaveri Muzaffer Bey'i ve âcizi alarak otomobile bindi.
Lisan : Arapça ʿāciz
Telaffuz : a:ciz
1. çok uğraşmasına karşın bir işi yapamamak
1. Kitaplar Taptuk'u anlatmaktan âciz kalır.
1. Kitaplar Taptuk'u anlatmaktan âciz kalır.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Söz söyleyen kimsenin, kendi yaptıklarını abartmamak için kullandığı `âcizlere yakışacak bir biçimde` anlamında kullanılan bir nezaket sözü
1. Ben âcizane her dilden çakarım.
1. Ben âcizane her dilden çakarım.
Lisan : Arapça ʿāciz + Farsça -āne
Telaffuz : a:ciza:ne
1. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , alçak gönüllülük göstermek için `ben` zamiri yerine kullanılan bir söz
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Âciz bir duruma düşme ihtimali bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
2. Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç
3. Anahtar
4. Her türlü açma aracı