Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
acıtıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acıtıvermek işi


acıtıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak acıtmak


Telaffuz : acıtı'vermek

acıtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acıtmak işi


acıtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Acılık vermek

Örnek:

1. Karabiber yemeği acıttı.

1. Karabiber yemeği acıttı.

2. Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak

Örnek:

1. Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor.

1. Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor.


açıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Açıvermek işi


açıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak açmak

Örnek:

1. Birinci köylü kız kapalı kapının kanatlarını açıverir.

1. Birinci köylü kız kapalı kapının kanatlarını açıverir.


Telaffuz : açı'vermek

acıyabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acıyabilmek durumu

Örnek:

1. Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.

1. Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı.


acıyabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Acıma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Acıma becerisi bulunmak


acıyan uyumuş, acıkan uyumamış
Anlamı:

1. `her türlü sıkıntıya katlanılır, açlığa katlanılmaz` anlamında kullanılan bir söz


acıyış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acıma durumu


aciz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük

Örnek:

1. Kendimde mukavemet yerine zaaf, taarruz yerine aciz, mücadele yerine gevşeklik hissediyorum.

1. Kendimde mukavemet yerine zaaf, taarruz yerine aciz, mücadele yerine gevşeklik hissediyorum.

2. Beceriksizlik

Örnek:

1. Aczini bilmek de bir meziyettir.

1. Aczini bilmek de bir meziyettir.

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Kişinin ve kuruluşun borcunu vaktinde ödeyememesi durumu


Lisan : Arapça ʿacz

âciz

İlgili Kelimeler:

abdiâciz

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz

Örnek:

1. İhtiyar imparatorluk, bu genç devlet karşısında âcizdi.

1. İhtiyar imparatorluk, bu genç devlet karşısında âcizdi.

2. Beceriksiz

Örnek:

1. Ne âciz heriflermiş, iki yıl daha dayanamazlar mıydı?

1. Ne âciz heriflermiş, iki yıl daha dayanamazlar mıydı?

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Güçsüz veya beceriksiz bir biçimde

Örnek:

1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.

1. Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu.

4. isim , isim , isim , isim , Alçak gönüllülük gösteren kimsenin kendisinden söz ederken söylediği söz

Örnek:

1. Biraz sonra Gazi yanına seryaveri Salih Bey'in yaveri Muzaffer Bey'i ve âcizi alarak otomobile bindi.

1. Biraz sonra Gazi yanına seryaveri Salih Bey'in yaveri Muzaffer Bey'i ve âcizi alarak otomobile bindi.


Lisan : Arapça ʿāciz

Telaffuz : a:ciz

aciz içinde olmak
Anlamı:

1. gücü yetmemek, becerememek


âciz kalmak
Anlamı:

1. çok uğraşmasına karşın bir işi yapamamak

Örnek:

1. Kitaplar Taptuk'u anlatmaktan âciz kalır.

1. Kitaplar Taptuk'u anlatmaktan âciz kalır.


âcizane
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Söz söyleyen kimsenin, kendi yaptıklarını abartmamak için kullandığı `âcizlere yakışacak bir biçimde` anlamında kullanılan bir nezaket sözü

Örnek:

1. Ben âcizane her dilden çakarım.

1. Ben âcizane her dilden çakarım.


Lisan : Arapça ʿāciz + Farsça -āne

Telaffuz : a:ciza:ne

âcizleri
Anlamı:

1. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , alçak gönüllülük göstermek için `ben` zamiri yerine kullanılan bir söz


âcizleşebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Âcizleşebilmek durumu


âcizleşebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Âciz bir duruma düşme ihtimali bulunmak


âcizleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Âcizleşmek durumu


âcizleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Âciz duruma gelmek


âcizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Beceriksizlik, güçsüzlük


açkı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah

2. Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç

3. Anahtar

4. Her türlü açma aracı


açkıcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Açkı yapan kimse, perdahçı

2. Anahtarcı


açkıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Açkıcının yaptığı iş


açkılama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Açkılamak işi