Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
taze

İlgili Kelimeler:

taze fasulye, tazekan, taze para, taze soğan, her dem taze, terütaze

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bozulmamış, bayatlamamış olan

Örnek:

1. Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum.

1. Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum.

2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış

Örnek:

1. Yüzü taze, taravetli ve güzeldi.

1. Yüzü taze, taravetli ve güzeldi.

3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı

Örnek:

1. Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu.

1. Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yeni, zamanı geçmemiş

Örnek:

1. Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü.

1. Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü.

5. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Genç kadın

Örnek:

1. Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor.

1. Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor.


Lisan : Farsça tāze

Telaffuz : ta:ze

taze fasulye
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Fasulye bitkisinin taze ve turfanda olanı

2. Bu sebzeden yapılan yemeğin adı


taze ot görmüş eşek gibi
Anlamı:

1. iştahlanmış bir biçimde

Örnek:

1. Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine.

1. Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine.


taze para
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , İş gücünü güçlendirmek amacıyla farklı kaynaklardan sağlanan para


taze soğan
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Zambakgillerden, salata ve yemeklere tat vermek için kök yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan, acımsı, keskin kokulu sebze, yeşilsoğan, göksoğan


tazece
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tazeye yakın, taze gibi


tazekan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir kuruluşu canlandırabilecek yeni kişi veya kişiler


tazeleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazelemek işi


tazelemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek

Örnek:

1. Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı.

1. Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı.

2. Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek

3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak

Örnek:

1. Hoca bir kere daha tazeleyince harıl harıl yazmaya koyuldu.

1. Hoca bir kere daha tazeleyince harıl harıl yazmaya koyuldu.

4. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak

Örnek:

1. Rica ederim, bu bahisleri açıp da dert tazeleme!

1. Rica ederim, bu bahisleri açıp da dert tazeleme!


tazelendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazelendirmek işi


tazelendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tazelenme işini yaptırmak


tazeleniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazelenme işi


tazelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazelenmek işi


tazelenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tazeleme işi yapılmak

Örnek:

1. Çaylar tazelendi, sigaralar yakıldı ve şaşırtıcı bir hızla gömülüverdi kuaför salonu her zamanki rehavetine.

1. Çaylar tazelendi, sigaralar yakıldı ve şaşırtıcı bir hızla gömülüverdi kuaför salonu her zamanki rehavetine.

2. Taze duruma gelmek, tazelik kazanmak

Örnek:

1. O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör

1. O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör


tazeleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazeleşmek işi


tazeleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Taze bir durum almak, canlanmak, gençleşmek


tazeleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazeleştirmek işi


tazeleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tazeleşme işini yaptırmak


tazeletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazeletmek işi


tazeletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Taze duruma getirmek


tazeleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazeleyebilmek işi


tazeleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tazeleme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tazeleme becerisi bulunmak


tazeleyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tazeleme işi


tazelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taze olma durumu, körpelik, taravet

Örnek:

1. Güller tazelikleri, renkleri, biçimleriyle salonu canlandırmışlardı birden.

1. Güller tazelikleri, renkleri, biçimleriyle salonu canlandırmışlardı birden.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dinç, diri, canlı olma durumu

Örnek:

1. Dedi kim tazeliğim çağında / Bir gülün bülbül idim bağında

1. Dedi kim tazeliğim çağında / Bir gülün bülbül idim bağında


tazı
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek (Canis familiaris grajus hibernicus)

Örnek:

1. Bir anda toparlanıp öyle bir kaçıştılar ki arkalarından tazı koşturulsa yetişemezdi.

1. Bir anda toparlanıp öyle bir kaçıştılar ki arkalarından tazı koşturulsa yetişemezdi.


Lisan : Farsça tāzī