Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
nefeslenebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nefeslenebilmek işi


nefeslenebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nefeslenme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Nefeslenme gücü bulunmak


nefeslenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nefeslenmek işi


nefeslenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nefes alacak kadar duraklamak, biraz dinlenmek

Örnek:

1. Halazadem burada biraz nefeslendi.

1. Halazadem burada biraz nefeslendi.


nefesli

İlgili Kelimeler:

nefesli sazlar

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Soluk alıp vermeden uzunca bir zaman durabilen

2. müzik , müzik , müzik , müzik , Üflemeli

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Nefesi güçlü olan

Örnek:

1. Bir kere hepimizden nefesli idi.

1. Bir kere hepimizden nefesli idi.


nefesli sazlar
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Üflemeli sazlar


nefeslik

İlgili Kelimeler:

tıknefeslik

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hava alma yeri, hava deliği

Örnek:

1. Bir vapur ocağı başında çalışan ateşçilere taze deniz havası ulaştıran nefeslikler gibi ferahlatmasa.

1. Bir vapur ocağı başında çalışan ateşçilere taze deniz havası ulaştıran nefeslikler gibi ferahlatmasa.


nefeslilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nefesli olma durumu


nefha
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Güzel koku

2. Esinti


Lisan : Arapça nefḥa

nefir
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yuf borusu


Lisan : Arapça nefīr

Telaffuz : nefi:ri

nefis

İlgili Kelimeler:

nefis izzeti, nefis muhasebesi, nefis mücadelesi, nefis müdafaası, nefsine düşkün, cebrinefis, izzetinefis, kifafınefis

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öz varlık, kişilik

Örnek:

1. Çoğunu, kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü.

1. Çoğunu, kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü.

2. İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü


Lisan : Arapça nefs

nefis
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek hoş, çok güzel

Örnek:

1. Duvarlardaki pastel ve yağlı boya nefis levhalara uzaktan bir göz atmadan geçemiyorduk.

1. Duvarlardaki pastel ve yağlı boya nefis levhalara uzaktan bir göz atmadan geçemiyorduk.


Lisan : Arapça nefīs

nefis izzeti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kişinin öz saygısı, kişiliği, yüceliği, onuru, izzetinefis

Örnek:

1. Bu gülmek, bir nefis izzeti yarasının kanamasını örtüyordu.

1. Bu gülmek, bir nefis izzeti yarasının kanamasını örtüyordu.


nefis mücadelesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnsanın, kendi nefsinin isteklerini önleme çabası


nefis müdafaası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korunma, kendini, öz benliğini koruma, nefsi müdafaa


nefis muhasebesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnsanın isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmesi, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapması

Örnek:

1. Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak imkânı bulur.

1. Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak imkânı bulur.


nefislik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nefis (II) olma durumu


nefiy

İlgili Kelimeler:

nefyedilmek, nefyetmek

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sürme, sürgüne gönderme

Örnek:

1. Bu nefiy hadisesinin dehşeti konakta için için hissolunurdu.

1. Bu nefiy hadisesinin dehşeti konakta için için hissolunurdu.

2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Olumsuzluk

3. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Olumsuz kılma

4. mantık , mantık , mantık , mantık , Yadsıma


Lisan : Arapça nefy

nefret
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu

2. Tiksinme, tiksinti

Örnek:

1. Şimdi bu satırlarımı hiddetle, nefretle, iç bulantısı ile yazıyorum.

1. Şimdi bu satırlarımı hiddetle, nefretle, iç bulantısı ile yazıyorum.


Lisan : Arapça nefret

nefret duymak
Anlamı:

1. birinden tiksinmek, hoşlanmamak

Örnek:

1. Gönlümde o zamana kadar duyduğum nefret yerine büyük bir korku titriyordu.

1. Gönlümde o zamana kadar duyduğum nefret yerine büyük bir korku titriyordu.


nefret etmek
Anlamı:

1. birine veya bir şeye karşı nefret duygusuyla dolu olmak

Örnek:

1. Şu dakikada senden nefret ediyorum, senden böyle hareket beklemezdim.

1. Şu dakikada senden nefret ediyorum, senden böyle hareket beklemezdim.

2. tiksinti duymak

Örnek:

1. Küstahlık edip kendisini aşağıladığı için ondan nefret edeceği yerde, onu seviyordu.

1. Küstahlık edip kendisini aşağıladığı için ondan nefret edeceği yerde, onu seviyordu.


nefret uyandırmak
Anlamı:

1. nefret etmesine sebep olmak

Örnek:

1. Çünkü Ömer Bey, başka birinde son derece nefret uyandıran bir kabalık, bir kusur sayılması lazım gelen o gurur ve azamet buhranları içinde bile bir çocuk saflığını saklıyordu.

1. Çünkü Ömer Bey, başka birinde son derece nefret uyandıran bir kabalık, bir kusur sayılması lazım gelen o gurur ve azamet buhranları içinde bile bir çocuk saflığını saklıyordu.


nefrit
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Böbrekte görülen iltihap


Lisan : Fransızca nephrite

nefsani
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Canlılığın zorunlu kıldığı gereksinim ve isteklerle ilgili, beden arzularıyla ilgili


Lisan : Arapça nefsānī

Telaffuz : nefsa:ni:

nefsaniyet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Düşmanlık duygusu, kin besleme


Lisan : Arapça nefsāniyyet

Telaffuz : nefsa:niyet