92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kuramlar
Lisan : Arapça naẓariyyāt
Telaffuz : nazariya:tı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kuram
1. Hiçbir fikir, hiçbir nazariye bu sevgiyle karşılaşamaz.
1. Hiçbir fikir, hiçbir nazariye bu sevgiyle karşılaşamaz.
Lisan : Arapça naẓariyye
1. isim , isim , isim , isim , Nazarı etkisiz duruma getirdiğine inanılan kumaş parçası, mavi boncuk, kurşun, dua yazılı kâğıt, muska vb. şeyler
1. Aman nazar değmesin, buna derhâl bir nazarlık astırmalı!
1. Aman nazar değmesin, buna derhâl bir nazarlık astırmalı!
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Cilveli, nazlı
2. Narin, ince yapılı
3. Şımarık, nazlı yetiştirilmiş
1. Gelgelelim bu nazeninim, gümrük kolcularıyla fingirdemeye başlamış.
1. Gelgelelim bu nazeninim, gümrük kolcularıyla fingirdemeye başlamış.
Lisan : Farsça nāzenīn
Telaffuz : na:zenin
1. isim , isim , isim , isim , Nazizm yanlısı olan kimse
Özel: Evet
Lisan : Almanca Nazi
alinazik
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Başkalarına karşı saygılı davranan
1. Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti.
1. Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti.
2. İnce yapılı, narin
1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.
1. Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.
3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen
1. Nazik bir bitki.
1. Nazik bir bitki.
4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik
1. Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır.
1. Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır.
5. Dikkat isteyen, özen gerektiren
1. Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.
1. Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.
Lisan : Farsça nāzuk
Telaffuz : na:zik
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Nazikçe
1. Yakından tanıdığında çok nazikâne kapının yolunu gösterdi.
1. Yakından tanıdığında çok nazikâne kapının yolunu gösterdi.
Lisan : Farsça nāzukāne
Telaffuz : na:zikâ:ne
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nazik, ince, saygılı
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (na:zi'kçe) Nazik, ince, saygılı bir biçimde, nazikâne
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İnce, saygılı bir biçimde davranır olmak
2. Özen gösterilmezse kötüleşebilecek bir duruma girmek
1. Bahsin nazikleştiği bu sırada bir söz sarf etmiş olmak için...
1. Bahsin nazikleştiği bu sırada bir söz sarf etmiş olmak için...
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İnen, inmiş
2. Konaklayan
Lisan : Arapça nāzil
Telaffuz : na:zil
1. inmek
1. Bundan sonradır ki nazil olan bir ilahi emirle bu iş kökünden engellendi.
1. Bundan sonradır ki nazil olan bir ilahi emirle bu iş kökünden engellendi.
1. isim , isim , isim , isim , Aydın iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : na:zilli
nazım birimi, nazım türü, nazmetmek, serbest nazım
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Şiir
Lisan : Arapça naẓm