92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bizans kiliselerinde sahndan sütunlarla veya duvarla ayrılan bölüm
Lisan : Yunanca
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Atlas Okyanusu'nun Antartika bölgesinde yaşayan bir tür balina, nar balinası (Monodon monoceros)
Lisan : (Danca nahrval sözlerinin kısaltılmış biçimi)
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Karaağaç
Lisan : Farsça nārven
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Açıklık, açık ve kesin yargı
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Dogma
Lisan : Arapça naṣṣ
1. -e , -e , -i , -i , eskimiş , eskimiş , -e , -e , -i , -i , eskimiş , eskimiş , Atamak
Lisan : Arapça naṣb + Türkçe etmek
Telaffuz : na'sbetmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hakkaniyet
1. Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.
1. Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.
Lisan : Arapça naṣfet
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Ötürü
1. Hastalığından naşi gelemedi.
1. Hastalığından naşi gelemedi.
Lisan : Arapça nāşī
Telaffuz : na:şi:
1. güzel, hoşa giden bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak, sebeplenmek
1. Herkes ondan haz veya hüzün, kendi nasibini alırdı.
1. Herkes ondan haz veya hüzün, kendi nasibini alırdı.
nasihatname, nasihat yollu, baba nasihati
1. isim , isim , isim , isim , Öğüt
1. Nasihatleri sonuna kadar dinler ve bitince hiç sesini çıkarmaz.
1. Nasihatleri sonuna kadar dinler ve bitince hiç sesini çıkarmaz.
Lisan : Arapça naṣīḥat
Telaffuz : nasi:hat
1. öğüt vermek
1. Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma
1. Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma
2. Ayrılırlarken anası Ayşe'ye son bir nasihat verdi.
2. Ayrılırlarken anası Ayşe'ye son bir nasihat verdi.
1. isim , isim , isim , isim , Öğüt veren kimse, öğütçü
1. Birinci ciltte garip, kaçık, bön, saf gördüğümüz Don Kişot, ikinci ciltte nasihatçi, oldukça muvazeneli bir adam oluyor.
1. Birinci ciltte garip, kaçık, bön, saf gördüğümüz Don Kişot, ikinci ciltte nasihatçi, oldukça muvazeneli bir adam oluyor.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Dinî konularda öğüt veren eser
Lisan : Arapça naṣīḥat + Farsça nāme
Telaffuz : nasi:hatna:me
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
1. Nasıl sevebilirse üç gönül bir tek gülü / Sen de güzelliğine kul edersin üç gönlü
1. Nasıl sevebilirse üç gönül bir tek gülü / Sen de güzelliğine kul edersin üç gönlü
2. Bir hareketin yapılış biçimine duyulan şaşkınlığı belirten bir söz
1. Falih Rıfkı Atay gibi en güzel Türkçeyi yazan bir muhabirin kaleminden bu satırlar nasıl çıktı?
1. Falih Rıfkı Atay gibi en güzel Türkçeyi yazan bir muhabirin kaleminden bu satırlar nasıl çıktı?
3. İşin zorunlu olduğunu belirten bir söz
1. Bu yaptıklarından sonra ona nasıl kızmam?
1. Bu yaptıklarından sonra ona nasıl kızmam?
2. Okula nasıl gitmez!
2. Okula nasıl gitmez!
4. Ne kadar çok
1. Seni nasıl seviyorum.
1. Seni nasıl seviyorum.
5. Elbette, kesinlikle
1. Bak nasıl sınıfını geçecek!
1. Bak nasıl sınıfını geçecek!
6. `Ben sana dememiş miydim, gördün mü?` anlamlarında kullanılan bir söz
1. Nasıl, kitap kiminmiş?
1. Nasıl, kitap kiminmiş?
7. `Ne dediniz?` veya `iyi mi, beğendiniz mi?` anlamlarında kullanılan bir söz
1. Nasıl, bir daha söyler misiniz?
1. Nasıl, bir daha söyler misiniz?
8. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ne gibi, ne türlü
Lisan : Türkçe ne + Arapça aṣl
Telaffuz : na'sıl
1. iki cümle arasındaki anlam ilişkisini `olduğu gibi` anlamıyla bağlayan bir söz
1. Acele etmez, ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor.
1. Acele etmez, ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor.
1. her nasılsa
1. Yine, nasıl olmuşsa, ayakta dikilecek yer yokken, yanımdaki koltuk boş.
1. Yine, nasıl olmuşsa, ayakta dikilecek yer yokken, yanımdaki koltuk boş.
1. her durumda, er geç
1. Nasıl olsa daha bir gün Bodrum'da kalacağımız anlaşılıyor.
1. Nasıl olsa daha bir gün Bodrum'da kalacağımız anlaşılıyor.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple
1. Araba tam duracağı sırada nasılsa sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı.
1. Araba tam duracağı sırada nasılsa sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı.
Telaffuz : na'sılsa
1. isim , isim , isim , isim , Birinin payına düşen şey
2. Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey
1. Türk'e ve Türk vatanına bir kurtuluş nasip ise onu gene Mehmetçiklerden beklemeliyiz.
1. Türk'e ve Türk vatanına bir kurtuluş nasip ise onu gene Mehmetçiklerden beklemeliyiz.
3. Kısmet, talih, baht
1. Her insanın bu yaşlardaki nasibi yalnızlıktır.
1. Her insanın bu yaşlardaki nasibi yalnızlıktır.
4. Günlük kazanç
Lisan : Arapça naṣīb
Telaffuz : nasi:bi
nasbetmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Atama
Lisan : Arapça naṣb