92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça, kavuştak
1. Şirket vapurları, bir şarkının nakaratı gibi ikide bir geçerlerdi.
1. Şirket vapurları, bir şarkının nakaratı gibi ikide bir geçerlerdi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok sık tekrarlanan, bundan dolayı bıkkınlık vererek önemini yitiren söz
1. Bir yandan da Necla 'Ay yoruldu, ay hastalanacak, ay ölecek' diye eski nakaratına devam ediyor.
1. Bir yandan da Necla 'Ay yoruldu, ay hastalanacak, ay ölecek' diye eski nakaratına devam ediyor.
3. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir şiirin içinde iki veya daha çok kez tekrarlanan bölüm
Lisan : Arapça naḳarāt
Telaffuz : nakara:tı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nakaratı olan
1. Keten helvacı, keten helvam nakaratlı bir türkü ile methederek satardı.
1. Keten helvacı, keten helvam nakaratlı bir türkü ile methederek satardı.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Boks maçında yumruk etkisiyle yere düşen ve on saniye içinde kalkıp devam edemeyen oyuncunun yenilmesi durumu
Lisan : İngilizce knock out
1. boks maçında nakavtla yenmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , mat etmek
1. Şekip Tunç'u nakavt etmişti.
1. Şekip Tunç'u nakavt etmişti.
1. boks maçında nakavtla yenilmek
1. Yüzüm gözüm kan içinde, yarı nakavt olmuş bir vaziyetle kapaklandım.
1. Yüzüm gözüm kan içinde, yarı nakavt olmuş bir vaziyetle kapaklandım.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Para olarak
1. Karı koca üç senede bir apartman, bir konak ve nakden altmış beş bin lira yediler.
1. Karı koca üç senede bir apartman, bir konak ve nakden altmış beş bin lira yediler.
2. Peşin olarak
Lisan : Arapça naḳden
Telaffuz : na'kden
nakdî ceza, nakdî kıymet, nakdî teminat, nakdî vergi, nakdî yardım
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parasal
1. Ve bu nakdî fedakârlıkların yekûnuyla, dört beş aile rahat rahat geçinebilirdi.
1. Ve bu nakdî fedakârlıkların yekûnuyla, dört beş aile rahat rahat geçinebilirdi.
Lisan : Arapça naḳdī
Telaffuz : nakdi:
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Para bakımından değer
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Borcun ödeneceğine dair, alacaklıya parayla sağlanan güvence
2. Kredi kullanılması durumunda güvence olarak gösterilen nakit değer
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Mal veya hizmet yerine para olarak ödenen vergi
1. isim , isim , isim , isim , Para olarak yapılan yardım
1. Siyasi partiler ... herhangi bir suretle ayni ve nakdî yardım alamazlar.
1. Siyasi partiler ... herhangi bir suretle ayni ve nakdî yardım alamazlar.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Peygamber soyundan olanların işlerine bakmak üzere kendi aralarından seçtikleri görevli
Lisan : Arapça naḳīb + eşrāf
Telaffuz : naki:büleşra:fı
nakil aracı, nakil vasıtası, nakledilmek, nakletmek, naklettirmek, bitki nakli, kan nakli, organ nakli
1. isim , isim , isim , isim , Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
2. Göç, taşınma
1. İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı.
1. İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı.
3. Anlatma, söyleme, hikâye etme
4. Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
5. Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
6. Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme
Lisan : Arapça naḳl
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Taşıyan, aktaran, geçiren
2. Anlatan, hikâye eden
3. fizik , fizik , fizik , fizik , İletken
Lisan : Arapça nāḳil
Telaffuz : na:kil
1. isim , isim , isim , isim , Taşıt
1. Boğaziçi hayatında suların ve üstündeki nakil vasıtaları olan kayık, sandal, yelkenli ve vapurların büyük ehemmiyeti vardı.
1. Boğaziçi hayatında suların ve üstündeki nakil vasıtaları olan kayık, sandal, yelkenli ve vapurların büyük ehemmiyeti vardı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir kavmin, kabilenin başkanı veya onun vekili
2. Bir tekkede en yaşlı derviş veya dede
Lisan : Arapça naḳīb
Telaffuz : naki:bi
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Özrü, kusuru olan
3. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Eksi
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde
1. Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar.
1. Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar.
Lisan : Arapça nāḳiṣ
Telaffuz : na:kıs
nakış ipliği, nakış makinesi, nakşetmek, nakşolmak, nakşolunmak
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle, makineyle yapılan işleme, el işi, ince iş
1. Kilimi kilim yapan özelliklerden biri de nakış aralarındaki boşlukların düzenidir.
1. Kilimi kilim yapan özelliklerden biri de nakış aralarındaki boşlukların düzenidir.
2. Özellikle duvar ve tavanları süslemek için yapılan resim
1. Bu hatlar, bu çiniler, bu nakışlar olmasa bu abideler de olmazdı.
1. Bu hatlar, bu çiniler, bu nakışlar olmasa bu abideler de olmazdı.
3. müzik , müzik , müzik , müzik , Beste ve semainin, dört yerine iki haneli olanı
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hile
Lisan : Arapça naḳş
1. isim , isim , isim , isim , Çeşitli motifleri kumaş üzerine işlemek için pamuk, ipek, yün veya başka maddelerden hazırlanan sırma, sim vb. özel iplik
1. isim , isim , isim , isim , Nakış işlemek üzere özel olarak yapılmış makine
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Eksiklik, kusur
Lisan : Arapça naḳīṣa
Telaffuz : naki:sa