92406 kayıt bulundu.
müşteri hizmeti, yağlı müşteri
1. isim , isim , isim , isim , Hizmet, mal vb. alan ve karşılığında ücret ödeyen kimse
1. Fırçayı iyice sabunlar, hoş vuruşlarla dolaştırırdı müşterinin yüzünde.
1. Fırçayı iyice sabunlar, hoş vuruşlarla dolaştırırdı müşterinin yüzünde.
2. Alıcı
Lisan : Arapça muşterī
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Jüpiter
Özel: Evet
Lisan : Arapça muşterī
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
Lisan : Arapça musterīḥ
1. içi rahat olmak, kaygıdan kurtulmak
1. Müsterih ol, artık hiç korkmayacak, mesut olacaksın.
1. Müsterih ol, artık hiç korkmayacak, mesut olacaksın.
1. isim , isim , isim , isim , Kendisinden bilgi alınan, kendisine danışılan kimse
2. Bakanlıklarda, elçiliklerde bakan veya büyükelçiden sonra gelen en büyük yönetici
1. Güzel çehreli müsteşar bey, nazır beyin kapıcısından daha alçak gönüllü idi.
1. Güzel çehreli müsteşar bey, nazır beyin kapıcısından daha alçak gönüllü idi.
Lisan : Arapça musteşār
1. isim , isim , isim , isim , Müsteşar olma durumu
2. Müsteşarın görevi veya makamı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir bütünün veya kuralın dışında olan
2. Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan
1. Kendisi bu resimlerin hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir simaydı.
1. Kendisi bu resimlerin hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir simaydı.
3. Kural dışı
4. zarf , zarf , zarf , zarf , Dışında, ayrı, hariç tutularak
1. Şehrinde yerleşen ve alışan halk müstesna, şiirin burada fazla beğeneceği bir yer de kalmamıştı.
1. Şehrinde yerleşen ve alışan halk müstesna, şiirin burada fazla beğeneceği bir yer de kalmamıştı.
Lisan : Arapça mustes̱nā
Telaffuz : müstesna:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Doğu bilimci
Lisan : Arapça musteşriḳ
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Her yeri aynı düzeyde olan, düz
2. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Düzlem
Lisan : Arapça mustevī
Telaffuz : müstevi:
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bir yeri istila eden, yönetimi altına alan (kimse, devlet, ordu vb.)
1. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
1. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
2. Salgın
Lisan : Arapça mustevlī
Telaffuz : müstevli:
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Her dizesine bir küçük dize eklenmiş divan edebiyatı nazım türü
Lisan : Arapça mustezād
1. isim , isim , isim , isim , Muştu getiren kimse, savacı, müjdeci
1. Ona göre çocuklar sadece savaşa sürülecek erlerin bir muştucusudur.
1. Ona göre çocuklar sadece savaşa sürülecek erlerin bir muştucusudur.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sevinilecek bir iş, olay vb.nin olduğunu birine haber vermek, müjdelemek
1. Bütün falcılar bize geleceğimizdeki mutluluğu muştularlar.
1. Bütün falcılar bize geleceğimizdeki mutluluğu muştularlar.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sevinçli bir haber verilmek, müjdelenmek
müsvedde defteri, insan müsveddesi
1. isim , isim , isim , isim , Yazı taslağı, karalama
1. Sende başka âşıkane müsvedde varsa bana ver.
1. Sende başka âşıkane müsvedde varsa bana ver.
2. Bir şeyin kötü benzeri
1. Anne değil ki anne müsveddesi.
1. Anne değil ki anne müsveddesi.
Lisan : Arapça musvedde