92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası
2. Kunduracıların, derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak
3. Parmağın biri bükülüp sivriltilerek vurulan yumruk
Lisan : Farsça muşte
Telaffuz : mu'şta
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Acele
Lisan : Arapça mustaʿcel
Telaffuz : müsta:cel
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Çabucak
Lisan : Arapça mustaʿcelen
Telaffuz : müsta:celen
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İvedilik
Lisan : Arapça mustaʿceliyyet
Telaffuz : müsta:celiyet
1. isim , isim , isim , isim , Bursa iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : mustafakema'lpaşa
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kendi isteğiyle işinden çekilmiş, istifa etmiş
1. Müstafi başbakan olmadan bir memleketimi ziyaret edeyim.
1. Müstafi başbakan olmadan bir memleketimi ziyaret edeyim.
Lisan : Arapça mustaʿfī
Telaffuz : müstafi:
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Elinde olanla yetinen, doygun
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Nazlı davranan
Lisan : Arapça mustaġnī
Telaffuz : müstağni:
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hak etmiş, hak kazanmış, layık
1. Sen bu kafayla daha beterine de müstahaksın!
1. Sen bu kafayla daha beterine de müstahaksın!
2. isim , isim , isim , isim , Bir kimsenin layık olduğu ödül veya ceza
Lisan : Arapça mustaḥaḳḳ
1. hak kazanmak, layık olmak
1. Sen bu akıbete iki defa müstahak olmuşsun çocuğum.
1. Sen bu akıbete iki defa müstahak olmuşsun çocuğum.
müstahkem mevki
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Berkitilmiş, sağlamlaştırılmış, tahkim edilmiş
Lisan : Arapça mustaḥkem
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Türlü savunma tesislerini kapsayan bölge
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Üretici
1. İyi bir maarif siyasetiyle her çocuk hem kendisini hem memleketi kalkındıracak bir müstahsil olarak yetiştirilebilir.
1. İyi bir maarif siyasetiyle her çocuk hem kendisini hem memleketi kalkındıracak bir müstahsil olarak yetiştirilebilir.
Lisan : Arapça mustaḥṣil
güzellik müstahzarları
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kullanıma hazır duruma getirilmiş, hazırlanmış
2. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Önceden hazırlanarak eczanede bulundurulan ticari ilaç, preparat
Lisan : Arapça mustaḥżar
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Eczanelerde hazır olarak bulundurulan ilaçlar
Lisan : Arapça mustaḥżarāt
Telaffuz : müstahzara:tı
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan
Lisan : Arapça mustaʿidd
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Özleyen, göreceği gelen
Lisan : Arapça muştāḳ
Telaffuz : müşta:k
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış
2. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Türev
Lisan : Arapça muştaḳḳ
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İstikrar bulmuş, durulmuş
2. isim , isim , isim , isim , Karar kılınan, yerleşilen yer
Lisan : Arapça mustaḳarr
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İleri bir tarihte beklenen, gelecek
1. Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.
1. Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.
Lisan : Arapça mustaḳbel
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız
1. Çimenli, çiçekli bir bahçe ortasında üstü camlı, müstakil bir bina.
1. Çimenli, çiçekli bir bahçe ortasında üstü camlı, müstakil bir bina.
2. Kullanış yönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmış olan
1. Daireye on yıl, yirmi yıl sonra girenlerin her biri başköşelere kurulsun, müstakil oda sahipleri olsun ve hatta sana emirler versin.
1. Daireye on yıl, yirmi yıl sonra girenlerin her biri başköşelere kurulsun, müstakil oda sahipleri olsun ve hatta sana emirler versin.
Lisan : Arapça mustaḳill