92406 kayıt bulundu.
1. `malın insana yararı olduğu gibi zararı da vardır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Mülkiyeti altında bulunan taşınır ve taşınmaz malların listelenerek istenen makama sunulması, mal beyanı, deklarasyon
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Hukuk bakımından karı ve kocanın mallarının bir bütün sayılması
1. `büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına aşırı sevinç ve coşku ile` anlamında kullanılan bir söz
1. Başka bir gazeteci olsa bu fırsata mal bulmuş Mağribî gibi atlardı.
1. Başka bir gazeteci olsa bu fırsata mal bulmuş Mağribî gibi atlardı.
1. `insan mal kazanacağım diye sağlığını tehlikeye atmamalıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. `insan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Mala çok düşkün, malı çok seven
1. `bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir` anlamında kullanılan bir söz
1. bir değer karşılığında sahip olmak
1. Sen şimdilik buna karşılık diyeceksin ki dün yüze mal ettiğin arsaları bine, bine olanları on binlere sattın.
1. Sen şimdilik buna karşılık diyeceksin ki dün yüze mal ettiğin arsaları bine, bine olanları on binlere sattın.
2. kendi malı, eseri, buluşu gibi benimsemek veya saymak
1. Nereden, kimden almış olursak olalım, bin yıldır onu kendimize mal etmişiz, benimsemişiz.
1. Nereden, kimden almış olursak olalım, bin yıldır onu kendimize mal etmişiz, benimsemişiz.
3. yüklemek, ait olduğunu göstermek
1. Başkalarından kazandığı iki çocuğu da bu zengin ihtiyara mal ederek mirasa sokacak.
1. Başkalarından kazandığı iki çocuğu da bu zengin ihtiyara mal ederek mirasa sokacak.
1. ürün elde etmek
1. Kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak çorba içecek kadar mal kaldırabiliyor.
1. Kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak çorba içecek kadar mal kaldırabiliyor.
1. para karşılığında herhangi bir üretim alanındaki verimin sırf kendisine ayrılmasını sağlamak
1. isim , isim , isim , isim , Her türlü taşınır ve taşınmaz maddi varlık
1. Bizde mal mülk sahipleri, malın mülkün değerini anlamış değillerdir.
1. Bizde mal mülk sahipleri, malın mülkün değerini anlamış değillerdir.
1. bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak
1. Bu kitap bana yirmi liraya mal oldu.
1. Bu kitap bana yirmi liraya mal oldu.
2. bir iş, bir davranış sonucu zarara uğramak
1. Babamın hayatta iken en çok sevdiği yemek, bütün bir senenin tasarrufuna mal olsa da o gece mutlaka pişerdi.
1. Babamın hayatta iken en çok sevdiği yemek, bütün bir senenin tasarrufuna mal olsa da o gece mutlaka pişerdi.
3. bir yeri, bir şeyi benimsenmek
1. Gerçi Meclisimebusandaki bağımsızlarla hizipçiler henüz tamamıyla bu partiye mal olmamışlardı.
1. Gerçi Meclisimebusandaki bağımsızlarla hizipçiler henüz tamamıyla bu partiye mal olmamışlardı.
1. malı mülkü yüzünden kendini üzüntüye kaptırmamak veya malı mülkü ile övünmemek gerektiğini anlatan bir söz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Para alıp veren devlet dairesi
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Bir kişiye ait para ile ölçülebilen hakların bütünü, mamelek
1. isim , isim , isim , isim , Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı sıvama aracı
Lisan : Farsça māle
1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , Önceden delinmiş parçaları tornalamaya özgü torna tezgâhı bağlama aleti
1. isim , isim , isim , isim , İspanya'nın Malanga yöresinde yapılan bir şarap türü
2. İri taneli misket üzümü
Lisan : Fransızca malaga
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Manda yavrusu