92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Katışık
2. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Karışım
Lisan : Arapça maḫlūṭ
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çit sarmaşığıgillerden, yaprakları ok ucu biçiminde, çiçekleri soluk sarı renkte, 50-100 santimetre boyunda, çok yıllık ve otsu bir bitki (Convolvulus scammonia)
1. İzmir mahmudesi. Halep mahmudesi.
1. İzmir mahmudesi. Halep mahmudesi.
2. Bu bitkinin köklerinden çıkarılan, hekimlikte kullanılan, reçineye benzer bir madde
Lisan : Arapça maḥmūde
Telaffuz : mahmu:de
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bugün süs altını gibi kullanılan, II. Mahmut zamanında basılmış, ince altın sikke
1. Karısının altınlarını, kızının mahmudiyelerini neleri varsa hep aldılar.
1. Karısının altınlarını, kızının mahmudiyelerini neleri varsa hep aldılar.
Lisan : Arapça maḥmūdiyye
Telaffuz : mahmu:diye
1. isim , isim , isim , isim , Eskişehir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : mahmu:diye
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yükletilmiş
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yüklü, dolu(II)
1. Telgraf hatları ziyadesiyle mahmul, çektikleri telgrafı babasıyla annesi bakalım alabilecekler mi?
1. Telgraf hatları ziyadesiyle mahmul, çektikleri telgrafı babasıyla annesi bakalım alabilecekler mi?
3. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , mantık , mantık , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , mantık , mantık , Yüklem
Lisan : Arapça maḥmūl
1. dolu bulunmak
1. Asıl şair, dilinin bütün imkânlarını, zenginliklerini bilen, hudutsuz bir sevgi, sonsuz bir hırs ve şehvetle mahmul olan kimsedir.
1. Asıl şair, dilinin bütün imkânlarını, zenginliklerini bilen, hudutsuz bir sevgi, sonsuz bir hırs ve şehvetle mahmul olan kimsedir.
mahmur çiçeği
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlik içinde olan
2. Uykudan sonra üzerinde sersemlik, ağırlık bulunan
3. Süzgün, dalgın bakışlı (göz)
Lisan : Arapça maḫmūr
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çiğdem
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Mahmur bir duruma gelmek
1. Odanın bir köşesinde, mahmurlaşmış gözleriyle bir annelerine, bir bana bakıyorlardı.
1. Odanın bir köşesinde, mahmurlaşmış gözleriyle bir annelerine, bir bana bakıyorlardı.
1. isim , isim , isim , isim , İçki içmiş bir kimsenin duyduğu baş ağrısı ve sersemlik, ayıltı
1. O sermestliğin nasıl bir mahmurlukla bittiğini bir yana bırakalım.
1. O sermestliğin nasıl bir mahmurlukla bittiğini bir yana bırakalım.
2. Uykudan sonra duyulan ağırlık ve sersemlik
1. Sidar, uyku mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak pişkin pişkin gülümsedi.
1. Sidar, uyku mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak pişkin pişkin gülümsedi.
mahmuz çiçeği, çavdarmahmuzu
1. isim , isim , isim , isim , Çizmenin, potinin arkasına takılan ve binek hayvanlarını dürtüp hızlandırmaya yarayan demir veya çelik parça
1. Konağın içinde kılıç ve mahmuz şakırtıları duyuldu.
1. Konağın içinde kılıç ve mahmuz şakırtıları duyuldu.
2. Tavukgillerin ve bazı kuşların ayakları ardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı
3. Köprü ayaklarında, basıncı azaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı
4. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Eski tür savaş gemilerinde su kesimi altında, ileriye doğru uzanan, karşısındaki gemiyi batırabilen uzantı
Lisan : Arapça mihmāz
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çenekliler familyasından Akdeniz bölgesinde yetişen kırmızı, pembe veya beyaz çiçekler açan iki yıllık otsu bir bitki (Centranthus)
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Mahmuz yapan veya satan kimse
1. -i , -i , -i , -i , Hızlanması için hayvanı mahmuzla dürtmek, topuklamak
1. İçeri girer girmez bileğimden kavradı, önüne beni oturttu, hayvanı mahmuzladı.
1. İçeri girer girmez bileğimden kavradı, önüne beni oturttu, hayvanı mahmuzladı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Mahmuzlama işine konu olmak veya mahmuzlama işi yapılmak
mahpushane
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kapatılmış, hapsedilmiş (kimse)
2. isim , isim , isim , isim , Bir tür tavla oyunu
3. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Cezaevi
1. At martini Debreli Hasan, dağlar inlesin / Drama mahpusunda, aman dostlar dinlesin
1. At martini Debreli Hasan, dağlar inlesin / Drama mahpusunda, aman dostlar dinlesin
Lisan : Arapça maḥbūs
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Cezaevi
1. Mahpushane idare etmek, mıntıka karakolunda komiserlik yapmaya benzemiyordu.
1. Mahpushane idare etmek, mıntıka karakolunda komiserlik yapmaya benzemiyordu.
Lisan : Arapça maḥbūs + Farsça ḫāne
Telaffuz : mahpusha:ne
1. isim , isim , isim , isim , Mahpus olma durumu
1. Mahpusluk yaşamın akmadığı, zamanın geçmediği bir mekânda oturup kalmak olmalı.
1. Mahpusluk yaşamın akmadığı, zamanın geçmediği bir mekânda oturup kalmak olmalı.
2. Mahpus olma süresi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Üzüm taşımaya yarayan ağzı geniş, dibi dar tahta kap
Lisan : Arapça mahrā
Telaffuz : ma'hra
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bazı bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü, makrama
Lisan : Arapça maḥreme
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çıkış yeri, çıkak
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Boğumlanma noktası
3. matematik , matematik , matematik , matematik , Payda
Lisan : Arapça maḫrec