Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
açığa çıkarmak
Anlamı:

1. işinden çıkarmak


Ön Takı : (birini)

açığa çıkarmak
Anlamı:

1. ortaya çıkarmak, gözler önüne sermek, anlaşılır duruma getirmek

Örnek:

1. Yolsuzluklarını açığa çıkarması bardağı taşıtan damla oldu.

1. Yolsuzluklarını açığa çıkarması bardağı taşıtan damla oldu.


Ön Takı : (bir durumu)

açığa çıkmak
Anlamı:

1. belli olmak, anlaşılmak

Örnek:

1. Ama daha önemlisi komünle bizim aramızda bir anlayış farkı olduğu açığa çıktı.

1. Ama daha önemlisi komünle bizim aramızda bir anlayış farkı olduğu açığa çıktı.

2. rıhtıma aborda veya kıçtankara olmuş bir gemi bulunduğu yerden kalkarak daha uzaktaki bir yere demirlemek üzere kıyıdan uzaklaşmak


Ön Takı : (bir durum)

açığa vurmak
Anlamı:

1. belli etmek, ortaya çıkarmak

Örnek:

1. Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı.

1. Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı.


Ön Takı : (bir durumu)

açığı çıkmak
Anlamı:

1. saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak


Ön Takı : (birinin)

açığını aramak
Anlamı:

1. birinin yaptığı işte hile, yanlış veya usulsüzlük aramak


açığını bulmak
Anlamı:

1. kasıtlı olarak yaptığı yanlışı veya hileyi yakalamak


açığını kapamak (veya kapatmak)
Anlamı:

1. eksiğinin veya küçük düşürücü durumunun anlaşılmamasını sağlamak

2. eksiğini tamamlamak


Acıgöl
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nevşehir iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

açık

İlgili Kelimeler:

açık açık, açık ağıl, açıkağız, açık ağızlı, açık alan, açık ara, açık artırma, açık bilet, açık bono, açık bölge, açık büfe, açık celse, açık ciro, açık çek, açık deniz, açık devre, açık dolaşım sistemi, açık durum, açık duruşma, açık düşmek, açık eksiltme, açık elli, açık fikirli, açık giyim, açık görüş, açıkgöz, açık gri, açık hava, açık hece, açık hesap, açık imza, açık işletme, açık kahverengi, açık kalp ameliyatı, açık kalpli, açık kapı, açık kart, açık kestane, açık kırmızı, açık kredi, açık liman, açık lise, açık maaşı, açık mavi, açık mektup, açık ordugâh, açık oturum, açık oy, açık öğretim, açık önerme, açık pazar, açık pembe, açık piyasa, açık poliçe, açık raf, açık rejim, açık saçık, açık saman rengi, açık sarı, açık sayım, açık seçik, açık senet, açık sözlü, açık şehir, açık taşıt, açık teşekkür, açık tohumlular, açık toplum, açık tribün, açık yara, açık yeşil, açık yol, açık yürekli, açık zaman, ağzı açık, alnı açık, bahtı açık, başı açık, eli açık, gözü açık, kapısı açık, sağ açık, sofrası açık, sol açık, ucu açık, uğuru açık, yarı açık cezaevi, açığa alınmak, açığa almak, açıktan açığa, bütçe açığı, dış ticaret açığı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı

Örnek:

1. Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte.

1. Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte.

2. Engelsiz, serbest

Örnek:

1. Açık yol.

1. Açık yol.

3. Örtüsüz, çıplak

Örnek:

1. Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı.

1. Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı.

4. Boş

Örnek:

1. Kâğıtta açık yer kalmadı.

1. Kâğıtta açık yer kalmadı.

5. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal

Örnek:

1. Açık kadro.

1. Açık kadro.

6. Aralığı çok

Örnek:

1. Açık adımlarla.

1. Açık adımlarla.

7. Çalışır durumda olan

Örnek:

1. Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar.

1. Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar.

8. Kolay anlaşılır, vazıh

Örnek:

1. Açık, dobra sualleriyle karşısındakinin en azından keyfini kaçırır.

1. Açık, dobra sualleriyle karşısındakinin en azından keyfini kaçırır.

9. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen

Örnek:

1. Bu adamın her işi açıktır.

1. Bu adamın her işi açıktır.

10. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen

Örnek:

1. Her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o.

1. Her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o.

11. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı

Örnek:

1. Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu.

1. Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu.

12. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.)

13. zarf , zarf , zarf , zarf , Belirgin bir biçimde

Örnek:

1. İnsan, mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?

1. İnsan, mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?

14. isim , isim , isim , isim , Bir gereksinimin karşılanamaması durumu

Örnek:

1. Bütçe açığı.

1. Bütçe açığı.

2. Ülkenin doktor açığı.

2. Ülkenin doktor açığı.

15. isim , isim , isim , isim , Belli bir yerin biraz uzağı

Örnek:

1. Tren yolu nehrin açığından geçer.

1. Tren yolu nehrin açığından geçer.

16. isim , isim , isim , isim , Denizin kıyıdan uzakça olan yeri

Örnek:

1. Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır.

1. Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır.


açık açık
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Saklamaksızın

Örnek:

1. Açık açık anlattı.

1. Açık açık anlattı.

2. Bütün ayrıntılarıyla

Örnek:

1. Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini açık açık belirtmişti.

1. Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini açık açık belirtmişti.

3. İçtenlikle


açık ağıl
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koyunların ve keçilerin barındırıldıkları üstü açık, etrafı taş duvar veya çitlerle çevrili basit barınak


açık ağız aç kalmaz
Anlamı:

1. `isteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder` anlamında kullanılan bir söz


açık ağızlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Aptal, sersem, ahmak


açık ağızlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Açık ağızlı olma durumu


açık alan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şehrin gürültüsünden uzak, insanların dinlenebilecekleri çeşitli bitkilerle kaplı yer

2. Geniş, kapalı olmayan yer


açık ara
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Aradaki farkı çok açarak


açık artırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir malın satışında alıcılar arasında fiyat artırma yarışına dayanan satış biçimi, artırma, müzayede

Örnek:

1. Açık artırmalardan, antikacılardan her çeşit saat toplamaya başladım.

1. Açık artırmalardan, antikacılardan her çeşit saat toplamaya başladım.


açık bilet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tarihi kararlaştırılmamış yolculuklarda kullanılmak üzere belirli bir dönem için geçerli olan bilet


açık bölge
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Serbest bölge


açık bono
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Para hanesi boş bırakılarak imza edilen bono, açık senet


açık bono vermek
Anlamı:

1. sınırsız yetki tanımak


Ön Takı : (birine)

açık büfe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yiyecek ve içeceklerin serbestçe seçilip alındığı servis düzeni

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu düzende yapılan

Örnek:

1. Açık büfe kahvaltı.

1. Açık büfe kahvaltı.


açık çek
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Üzerine para miktarı yazılmamış çek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Her konuda verilen destek veya yetki, açık kart


açık celse
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Açık duruşma