92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon
1. Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi.
1. Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi.
2. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir deneyi yaparken izlenen yol, izlev
3. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Bir yapının gerçekleştirilebileceği ve onu başka yapılardan ayırt etme imkânı veren eylem türü, fonksiyon
1. isim , isim , isim , isim , İşlevi yerine getiren kimse veya nesne
2. Bir işletmede yapılacak işlerin kararlarının alındığı bölüm
1. isim , isim , isim , isim , Toplumu, her bir ögesi belli bir işlev yapan karşılıklı bağlılıklar ve etkileşmeler düzeni olarak gören, toplumu tek başına belirleyen herhangi bir temelin bulunmadığını savunan akım, görevcilik, fonksiyonalizm
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Algının öncelikle gereksinimler ve coşkulara dayalı etkinliklerin sonucu olduğunu savunan görüş, görevcilik, fonksiyonalizm
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İşlevle ilgili, fonksiyonel
1. Havaalanı vardı ama kullanışlı değildi, iş olsun diye yapılmıştı, işlevsel değildi.
1. Havaalanı vardı ama kullanışlı değildi, iş olsun diye yapılmıştı, işlevsel değildi.
1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , İşleme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Bu yüzden gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyorlar.
1. Bu yüzden gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyorlar.
2. İşleme becerisi bulunmak
1. `tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar` anlamında kullanılan bir söz
isli küf
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İsi olan, islenmiş, is bulaşmış
1. Bu bakış yosunlu, isli kahve pencerelerinden dikenli tarlalara bakmak değildir.
1. Bu bakış yosunlu, isli kahve pencerelerinden dikenli tarlalara bakmak değildir.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , İs verecek bir biçimde (yanmak)
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzeri nakışlı
1. Sırma işli bir peştamal.
1. Sırma işli bir peştamal.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Toprakta ve gübreliklerde çürükçül yaşamakla birlikte kulak, burun, akciğer asalağı olarak da gelişebilen asklı mantar (Aspergillus fumigatus)
1. isim , isim , isim , isim , Atölye
1. İşliğin karanlık köşelerinde babasının yüzlerce hayali vardı.
1. İşliğin karanlık köşelerinde babasının yüzlerce hayali vardı.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Gömlek
1. Tulumbaya yaklaştı, işliğinin yakasını açtı, kollarını sıvadı.
1. Tulumbaya yaklaştı, işliğinin yakasını açtı, kollarını sıvadı.
ıslık dili
1. isim , isim , isim , isim , Dudakların büzülerek veya parmağın dil üzerine getirilmesiyle çıkarılan ince ve tiz ses
1. Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık / Yalnız arabacının dudağında bir ıslık
1. Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık / Yalnız arabacının dudağında bir ıslık
2. Bir şeyin çıkardığı ince ve tiz ses
1. Söz dişlerinin arasından keskin bir ıslık şiddetiyle çıktı.
1. Söz dişlerinin arasından keskin bir ıslık şiddetiyle çıktı.
1. `ıslık` sesi çıkarmak
1. Laf atmalar, ıslık çalmalar, kavgaya tutuşmalar gün boyu sürüp gitti.
1. Laf atmalar, ıslık çalmalar, kavgaya tutuşmalar gün boyu sürüp gitti.
1. isim , isim , isim , isim , Yüksek ve uzak mesafelerde birbirini görecek biçimde duran kişilerin alçalıp yükselen ıslık sesleriyle oluşturdukları haberleşme biçimi
1. -i , -i , -i , -i , Birinin sevilmediğini, istenmediğini veya beğenilmediğini ıslık çalarak belli etmek