Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...
92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir topluluğun önemli, sözü dinlenir, saygın kişisi
1. oluşmak, meydana gelmek
1. O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu.
1. O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu.
2. neden olmak
3. bağlı bulunmak
Ön Takı : (bir şeyden)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Ayrıntıları düşünülmeyen
1. Haydi kızım, haydi işine. Böyle ileri geri sözlerle kendini de beni de iyi saatte olsunların hışmına uğratacaksın.
1. Haydi kızım, haydi işine. Böyle ileri geri sözlerle kendini de beni de iyi saatte olsunların hışmına uğratacaksın.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Rastgele, gelişigüzel (konuşmak)
1. uzun boylu tartışmamak, sorgu sual etmemek
1. Hiç pazarlığa sorguya kalkışmadan, hiç ileri geri etmeden dayağa başladılar, vurduklarını da attan aşağı yıktılar.
1. Hiç pazarlığa sorguya kalkışmadan, hiç ileri geri etmeden dayağa başladılar, vurduklarını da attan aşağı yıktılar.
1. yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak
1. Şoför yolda ileri geri konuştu.
1. Şoför yolda ileri geri konuştu.
1. isim , isim , isim , isim , Daha sonra olabilecekleri düşünme işi, vizyon
1. Bu bölgedeki ulusların el ele hareket etmesi gereğini keskin ileri görüşü ile o sezdi ve İkinci Balkan Birliği konferansını 1931'de İstanbul'da topladı.
1. Bu bölgedeki ulusların el ele hareket etmesi gereğini keskin ileri görüşü ile o sezdi ve İkinci Balkan Birliği konferansını 1931'de İstanbul'da topladı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İleri görüşü olan (kimse)
1. Sezai'nin özellikle dil konusunda son kerte ileri görüşlü olduğunu fark ediyoruz.
1. Sezai'nin özellikle dil konusunda son kerte ileri görüşlü olduğunu fark ediyoruz.
1. bir durum veya davranışta ölçüyü aşmak
1. Ukalalığı daha da ileri götürmüştü.
1. Ukalalığı daha da ileri götürmüştü.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Düşman birliklerini bulunduğu noktadan gözetleyerek bombardımanın başarılı yapılması için gerekli koordinatları veren kişi
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , İleri gözetleyicinin yaptığı iş
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Keşif ve gözetleme amacıyla sınıra yakın, en uç noktada bulunan birlik
1. öne doğru yürütmek
2. bir düşünceyi veya tasarıyı önermek, serdetmek
1. Ne var ki sihirbaz parayı geri vermedi. Çünkü işin aslını bildiğini ileri sürüyordu.
1. Ne var ki sihirbaz parayı geri vermedi. Çünkü işin aslını bildiğini ileri sürüyordu.
ileri uç oyuncusu
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda ileri hat, forvet
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda görevi karşı tarafa top sürmek ve gol atmak olan ileri uçtaki oyuncu, akıncı, muhacim, forvet
1. isim , isim , isim , isim , Vitesteki dişlilerden otomobilin ileri gitmesini sağlayan dişli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlerlemeden yana olan, ileri düzeydeki toplumsal ve siyasi gelişmeleri benimsemiş olan (düşünce, kimse vb.), terakkiperver, gerici karşıtı
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gelecekte, gelecek zamanda
1. Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır.
1. Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır.
2. Ötede
1. En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular.
1. En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular.
1. herhangi bir konuda çok ve ayrıntılı düşünmeden hareket etmek, tedbirsizce, ihtiyatsızca davranmak
Tüm fırsatlardan ve özel içeriklerden haberdar olmak için e-posta adresiniz ile e-bültene abone olabilirsiniz.
© 2025 Tüm Hakkı Saklıdır.
Türk Dili ve Edebiyatı