92406 kayıt bulundu.
1. aşırı derecede zayıflamak
2. herhangi bir işte, durumda zorlu bir süreçten geçmek
1. yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlı bir biçimde çalışıp çok güç olan veya çok ağır yürüyen bir işi başarmaya çalışmak
1. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık.
1. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık.
1. çok zayıflamak
1. Sabun toprakta eridikçe insanın düşmanı da oturduğu yerde erir, iğne ipliğe dönermiş.
1. Sabun toprakta eridikçe insanın düşmanı da oturduğu yerde erir, iğne ipliğe dönermiş.
1. isim , isim , isim , isim , İğneyle değişik biçimli veya düğümlü ilmekler oluşturularak ve bunlar birleştirilerek yapılan oya
1. diken üstünde oturmak
1. Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.
1. Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.
1. iğne ile vücuda sıvı bir ilaç vermek
1. Ölecek miyim? İğne yap bana doktor diyordu.
1. Ölecek miyim? İğne yap bana doktor diyordu.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çam türlerinde görülen, ince uzun, sivri uçlu yaprak
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kozalaklılar
1. iğne olmak
1. Sonunda doktorların ısrarıyla bir sürü kuduz iğnesi yedi.
1. Sonunda doktorların ısrarıyla bir sürü kuduz iğnesi yedi.
1. argo , argo , argo , argo , zayıf ve bitkin duruma gelmek
1. Birbirimizle kavga etmekten, bekârlıktan, biraz açlıktan, iğne yutmuş ite dönmüştük.
1. Birbirimizle kavga etmekten, bekârlıktan, biraz açlıktan, iğne yutmuş ite dönmüştük.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bazı omurgasız hayvanlarda rastlanan silis veya kalkerden oluşmuş, iğne biçiminde küçük çıkıntı
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Deniz teknelerinde dümen menteşesi
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Ne kadar eşya varsa
1. Sandık, sepet, bavul, çekmece, dolap ne varsa iğneden ipliğe kadar aradım.
1. Sandık, sepet, bavul, çekmece, dolap ne varsa iğneden ipliğe kadar aradım.
1. isim , isim , isim , isim , İğnelik
1. Elimdeki iğnedenliği etajerin alt gözüne bırakıyorum.
1. Elimdeki iğnedenliği etajerin alt gözüne bırakıyorum.
1. -e , -e , -e , -e , İğne ile tutturmak
1. Hanım ipek peçesini açmış, çarşafının üzerine iğnelemiş.
1. Hanım ipek peçesini açmış, çarşafının üzerine iğnelemiş.
2. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Üstü kapalı olarak onur kırıcı, üzüntü verici söz söylemek
1. Onunla tatlı sert münakaşaya kalkıştın, âdeta iğneler gibiydin.
1. Onunla tatlı sert münakaşaya kalkıştın, âdeta iğneler gibiydin.