92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bir felsefi veya toplumsal öğretiye sistemli biçimde bağlanan kimse
2. Bir ideolojinin akıl hocalığını yapan kimse
3. Fransa'da fizikötesini ortadan kaldırarak manevi bilimleri antropolojiye ve psikolojiye dayandırmayı amaçlayan, Condillac'a bağlı felsefe okulunun taraftarı
Lisan : Fransızca idéologue
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü
1. Bir başka milletin ideolojisini benimsemenin, topyekûn intihar veya cinayetten başka bir şey olmadığından haberleri yok.
1. Bir başka milletin ideolojisini benimsemenin, topyekûn intihar veya cinayetten başka bir şey olmadığından haberleri yok.
Lisan : Fransızca idéologie
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İdeoloji ile ilgili
1. İdeolojik saplantıları olanlar için tekin yer değil burası.
1. İdeolojik saplantıları olanlar için tekin yer değil burası.
Lisan : Fransızca idéologique
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir
Lisan : Fransızca idylle
1. isim , isim , isim , isim , Şırnak iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : i'dil
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Kapan duygu
Lisan : Fransızca idiopathie
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Alıştırma
2. Alıştırma
1. Tatil saatlerinde hatiplik idmanları yapardık.
1. Tatil saatlerinde hatiplik idmanları yapardık.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir duruma veya şeye alışkanlık kazanma
1. İçkide Tosun Ağa kadar değilse de hemen ona yakın idmanı vardı.
1. İçkide Tosun Ağa kadar değilse de hemen ona yakın idmanı vardı.
Lisan : Arapça idmān
1. beden hareketleri yapmak
1. Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim.
1. Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim.
1. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , idman yapılacak alana toplu olarak gitmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İdman yapan
1. Suya, idmancı gençlerin yaptığı gibi balıklama atlamadı.
1. Suya, idmancı gençlerin yaptığı gibi balıklama atlamadı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İdman yaparak çeviklik kazanmış olan (kimse), antrenmanlı
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir şeye alışmış ve onu yadırgamaz duruma gelmiş olan (kimse)
1. İkimiz de yaş farkına rağmen idmanlı, eli yatkın adamlardık.
1. İkimiz de yaş farkına rağmen idmanlı, eli yatkın adamlardık.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İdman yapmamış olan, idmanı olmayan, çevikliği olmayan, ham, antrenmansız
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işe, bir duruma henüz alışmamış olan, acemi
1. Ankara'nın politika oyunlarında, idmansız delegelerle savaşıyordum.
1. Ankara'nın politika oyunlarında, idmansız delegelerle savaşıyordum.
1. isim , isim , isim , isim , Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Örnek alınan, en çok hayranlık duyulan kimse
1. Semahat'in nazarında evvelden ben bir idol idim. Her şeyi benim için feda ediyordu.
1. Semahat'in nazarında evvelden ben bir idol idim. Her şeyi benim için feda ediyordu.
Lisan : Fransızca idole
1. isim , isim , isim , isim , Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme
1. Kişilik idraklerle doğar, diyenler de var.
1. Kişilik idraklerle doğar, diyenler de var.
2. Erişme, ulaşma
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Algı
4. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Algılama
Lisan : Arapça idrāk
Telaffuz : idra:k
1. akıl erdirmek, anlamak, kavramak
1. Evliliğim boyunca, saçmalığını ancak şimdi idrak edebildiğim bir iş bölümü vardı Ayşin ile aramızda.
1. Evliliğim boyunca, saçmalığını ancak şimdi idrak edebildiğim bir iş bölümü vardı Ayşin ile aramızda.
2. erişmek, ulaşmak
1. Cumhuriyetin yetmiş beşinci yılını idrak ettik.
1. Cumhuriyetin yetmiş beşinci yılını idrak ettik.
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , algılamak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Anlayışsız, ahmak
1. Balkona çıkar, aşağıda idraksiz, bir nehir gürültüsüyle akıp giden ahaliye dalardım.
1. Balkona çıkar, aşağıda idraksiz, bir nehir gürültüsüyle akıp giden ahaliye dalardım.
1. isim , isim , isim , isim , İdraksiz olma durumu, anlayışsızlık
1. Bu ne idraksizlik, bu ne kabalık, bu ne hayvanlıktı.
1. Bu ne idraksizlik, bu ne kabalık, bu ne hayvanlıktı.
idrar kesesi, idrar torbası, idrar yolu, idrar zoru
1. isim , isim , isim , isim , Böbreklerde kandan süzülerek idrar yolları aracılığıyla dışarıya atılan sıvı, sidik, küçük abdest, hacet
1. Kan, idrar, bilmem ne tahlilleri filan bile bize esaslı bir şey söylemez.
1. Kan, idrar, bilmem ne tahlilleri filan bile bize esaslı bir şey söylemez.
Lisan : Arapça idrār
Telaffuz : idra:rı
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , İdrar torbası
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Vücuttan dışarıya atılacak olan idrarın toplandığı bölüm, sidik kavuğu, sidik torbası, kavuk, mesane
2. Hastalarda idrarın bir boru aracılığıyla vücut dışında toplanmasına yarayan plastik maddeden üretilmiş torba
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , İdrar torbaları ve siyeğin ortak adı
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , İdrar torbasında biriken idrarı dışarı atmada zorluk çekme, sidik zoru
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, Anadolu'nun kuzey ve doğu kesimlerinde yüksek yerlerde yetişen, boyu 10 metreye ulaşabilen bir tür ağaç, kokulu kiraz, mahlep (Prunus mahaleb)
1. Boyu bosu kötü toprağa düşmüş İdris ağacı gibi bodur kalmış.
1. Boyu bosu kötü toprağa düşmüş İdris ağacı gibi bodur kalmış.