Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
içtikleri su ayrı gitmemek
Anlamı:

1. sıkı fıkı dost, arkadaş olmak

Örnek:

1. İçtikleri su ayrı gitmez, her derdini onunla paylaşırdı.

1. İçtikleri su ayrı gitmez, her derdini onunla paylaşırdı.


içtima
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Askerlerin silahlı ve donatılmış olarak toplanmaları

2. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Kavuşum

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Toplanma, toplantı

Örnek:

1. Bu gece mühim ve gizli bir içtima var.

1. Bu gece mühim ve gizli bir içtima var.


Lisan : Arapça ictimāʿ

Telaffuz : içtima:

içtima etmek
Anlamı:

1. toplanmak


içtimai
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , toplum bilimi , toplum bilimi , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , toplum bilimi , toplum bilimi , Toplumsal

Örnek:

1. İçtimai hayat bizi hem dış tabiattan hem de kendi varlığımızdan uzaklaştırır.

1. İçtimai hayat bizi hem dış tabiattan hem de kendi varlığımızdan uzaklaştırır.


Lisan : Arapça ictimāʿī

Telaffuz : içtima:i:

içtimailik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçtimai olma durumu


içtimaiyat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , toplum bilimi , toplum bilimi , Toplum bilimi


Lisan : Arapça ictimāʿiyyāt

Telaffuz : içtima:iya:tı

içtimaiyatçı
Anlamı:

1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Toplum bilimci


içtinap
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sakınma, çekinme, kaçınma


Lisan : Arapça ictināb

Telaffuz : içtina:bı

içtinap etmek
Anlamı:

1. sakınmak, çekinmek, kaçınmak


içyağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Geviş getiren hayvanların karın boşluğunda iç organlarını saran kalın yağ, şahım

Örnek:

1. Ve siner tavanlara bir içyağı kokusu.

1. Ve siner tavanlara bir içyağı kokusu.


Telaffuz : i'çyağı

içyüz
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir (II), künh

Örnek:

1. Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik.

1. Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik.


Telaffuz : i'çyüz

idadi
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Lise derecesindeki okul

Örnek:

1. Rahmi idadide okurken Rıza Efendi artık enikonu zengindir.

1. Rahmi idadide okurken Rıza Efendi artık enikonu zengindir.


Lisan : Arapça iʿdādī

Telaffuz : ida:di:

idam

İlgili Kelimeler:

idam cezası, idam sehpası

Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , İnsan öldürme vb. bir suça karşılık verilen ve suçlunun ölümüyle sonuçlanan ceza, idam cezası, ölüm cezası


Lisan : Arapça iʿdām

Telaffuz : i:da:mı

idam cezası
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , İdam


idam etmek
Anlamı:

1. verilen ölüm cezası hükmünü yerine getirmek


idam sehpası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darağacı

Örnek:

1. O gece yatakta hep beyaz gömlekle Beyazıt'ta idam sehpasına gittiğimi hayal ediyor ve...

1. O gece yatakta hep beyaz gömlekle Beyazıt'ta idam sehpasına gittiğimi hayal ediyor ve...


idame
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sürdürme, devam ettirme


Lisan : Arapça idāme

Telaffuz : ida:me

idame ettirmek
Anlamı:

1. sürdürmek, devam etmesini sağlamak


idamlık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ölüm cezası ile cezalandırılmış olan (kimse)

Örnek:

1. Bir idamlık Ali vardı, asıldı / Kaydını düştüler, mühür basıldı

1. Bir idamlık Ali vardı, asıldı / Kaydını düştüler, mühür basıldı

2. Ölüm cezası gerektiren

Örnek:

1. İdamlık suç.

1. İdamlık suç.


idare

İlgili Kelimeler:

idare amiri, idarehane, idare hukuku, idareimaslahat, idare kandili, idare lambası, idare mahkemesi, idare meclisi, mahallî idare, merkezî idare, mülki idare, örfi idare, sivil idare, amme idaresi, kamu idaresi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yönetme, yönetim, çekip çevirme

Örnek:

1. Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş.

1. Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş.

2. Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü

3. Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer veya makam

Örnek:

1. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı.

1. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı.

4. Bir kurumun işlerini yürüten kurul

Örnek:

1. Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış.

1. Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış.

5. Tutum

Örnek:

1. Birdenbire, elindeki suyu günlerce idareye mecbur bir kazazede hâline geldim.

1. Birdenbire, elindeki suyu günlerce idareye mecbur bir kazazede hâline geldim.

6. İdare kandili veya lambası

7. Hoş görme, göz yumma

8. Yetinme

Örnek:

1. Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum.

1. Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum.


Lisan : Arapça idāre

Telaffuz : ida:re

idare amiri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kurum veya kuruluşlarda yönetim birimlerinden sorumlu kimse

Örnek:

1. Meclis idare amiri.

1. Meclis idare amiri.


idare etmek
Anlamı:

1. yönetmek, çekip çevirmek

Örnek:

1. Devleti, sadece idare edenlerin sorumluluğuna bırakmak ve bir daha onu düşünmemek, sosyal şuura sahip olmamak demektir.

1. Devleti, sadece idare edenlerin sorumluluğuna bırakmak ve bir daha onu düşünmemek, sosyal şuura sahip olmamak demektir.

2. tutumlu kullanmak

Örnek:

1. Lakin siz, yine sabaha kadar kalacakmışız gibi idare edin mumu.

1. Lakin siz, yine sabaha kadar kalacakmışız gibi idare edin mumu.

3. yetmek, yetişmek

Örnek:

1. Evler ve dükkânların Ahmet'i idare edeceği belli idi.

1. Evler ve dükkânların Ahmet'i idare edeceği belli idi.

4. alışverişte yeterli olmak, kurtarmak

Örnek:

1. Bu kumaşı o fiyata veremem, idare etmez.

1. Bu kumaşı o fiyata veremem, idare etmez.

5. göz yummak, hoş görmek

6. örtbas etmek


idare hukuku
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Kamu yönetimi içinde yer alan kuruluşları ve bunların işleyişlerini, kişilerle ilişkilerini ve sorumluluklarını inceleyen, düzenleyen hukuk dalı


idare kandili
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Az ışık veren küçük gaz lambası

Örnek:

1. Işıkları derece derece karartır, nihayet idare kandili ziyasında olanı bırakır, öyle giderdi.

1. Işıkları derece derece karartır, nihayet idare kandili ziyasında olanı bırakır, öyle giderdi.


idare lambası
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İdare kandili

Örnek:

1. İdare lambası hâlâ taşlıkta yanıyordu.

1. İdare lambası hâlâ taşlıkta yanıyordu.