92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bir buyruğu yerine getiren kimse
1. Onları kendi icracıları gibi kullanmak istemişlerdi.
1. Onları kendi icracıları gibi kullanmak istemişlerdi.
2. İcranın verdiği kararları uygulayan görevli
3. müzik , müzik , müzik , müzik , Bir konserde bir eseri çalan veya söyleyen kimse
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , İçinde
1. Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
1. Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti), bâtıni, ezoterik, dışrak karşıtı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
1. Sızlatıcı bir içsel acıyı da dile getirir şair.
1. Sızlatıcı bir içsel acıyı da dile getirir şair.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçi olmayan (taneli sebze veya kuru yemiş)
2. İç lastiği olmayan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Muhtevası olmayan, kuru, anlamsız
1. İçsiz bir ortamı sanatçılar da yadırgıyor, bu kurulaşmadan, yüzeyleşmeden onlar da yakınıyor.
1. İçsiz bir ortamı sanatçılar da yadırgıyor, bu kurulaşmadan, yüzeyleşmeden onlar da yakınıyor.
içten evlilik, içten içe, içten pazarlıklı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Samimi
1. Bu dileğinde içten çünkü bana bir şey olursa kendi başının da yanacağını çok iyi biliyor.
1. Bu dileğinde içten çünkü bana bir şey olursa kendi başının da yanacağını çok iyi biliyor.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yürekten, candan, samimi davranarak
1. Yumuşak ve içten sürdürdü konuşmasını.
1. Yumuşak ve içten sürdürdü konuşmasını.
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , İç evlilik
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Gizli gizli, belli etmeden
1. İçten içe sevindiğini biliyordum ama bunu belli etmekten kaçındı.
1. İçten içe sevindiğini biliyordum ama bunu belli etmekten kaçındı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Öfkesini, kinini kimseye sezdirmeyen, iyi görünüp kötülük yapan
1. isim , isim , isim , isim , İçten olma durumu, içten davranış, samimilik, samimiyet
1. Bütün içtenliğimizle aksaklıkları sıralamıştık.
1. Bütün içtenliğimizle aksaklıkları sıralamıştık.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Her türlü çıkar düşüncesinden uzak olarak, temiz yürekle, içten bir biçimde, açık açık, samimiyetle, halisane
1. Sarıldığı gibi iki yanağından içtenlikle öpmüştü müdürü.
1. Sarıldığı gibi iki yanağından içtenlikle öpmüştü müdürü.
Telaffuz : içtenli'kle
1. isim , isim , isim , isim , İçten olmama durumu, samimiyetsizlik
1. İçtensizlik, insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş, onların gerçeğe olan saygılarını yitirtmiştir.
1. İçtensizlik, insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş, onların gerçeğe olan saygılarını yitirtmiştir.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Tepi
Telaffuz : i'çtepi
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış
1. Benim içtihadım öyledir.
1. Benim içtihadım öyledir.
Lisan : Arapça ictihād
Telaffuz : içtiha:dı