Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
içlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İçli bitkiler tanelenmek, iç tutmak

Örnek:

1. Gelincikler açmayınca baklalar içlenmez.

1. Gelincikler açmayınca baklalar içlenmez.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kimseye belli etmeden bir şeyi kendine dert etmek, duygulanmak

Örnek:

1. Mısır'a vardıktan sonra beni kim hatırına getirir diye içleniyordum.

1. Mısır'a vardıktan sonra beni kim hatırına getirir diye içleniyordum.


içler acısı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok acıklı, üzüntü veren


içli

İlgili Kelimeler:

içli dışlı, içli köfte

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçi dolu (taneli sebze veya kuru yemiş)

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kolay duygulanıp incinen, duygulu, hisli

Örnek:

1. Annem evlatlarının bu kayıtsızlığına karşı içli bir hâlde günden güne fazla üzülüyor ve bitiyordu.

1. Annem evlatlarının bu kayıtsızlığına karşı içli bir hâlde günden güne fazla üzülüyor ve bitiyordu.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Duygulandıran, etkili

Örnek:

1. Denize uzanan demir iskelenin ucuna gidip içli şiirler okurduk birbirimize.

1. Denize uzanan demir iskelenin ucuna gidip içli şiirler okurduk birbirimize.


içli dışlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Senli benli, aşırı teklifsiz, sıkı fıkı, yağlı ballı

Örnek:

1. En çok yurdumdan söz ettim / Doğayla, insanla içli dışlı

1. En çok yurdumdan söz ettim / Doğayla, insanla içli dışlı


içli dışlı olmak
Anlamı:

1. karşılıklı olarak candan ve içten davranmak, teklifsiz görüşmek

Örnek:

1. Toprakla insan hiçbir edebiyatta böylesine içli dışlı değildir.

1. Toprakla insan hiçbir edebiyatta böylesine içli dışlı değildir.


içli dışlı tanımak
Anlamı:

1. yakından, bütün özellikleriyle bilmek

Örnek:

1. Kaç kat elbiseleri olduğuna varıncaya kadar içli dışlı tanıyordu.

1. Kaç kat elbiseleri olduğuna varıncaya kadar içli dışlı tanıyordu.


içli dışlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçli dışlı olma durumu

Örnek:

1. Sanatçı ile halk bu içli dışlılığı, sanatçıya karşı gösterilen bu olağanüstü saygıyı...

1. Sanatçı ile halk bu içli dışlılığı, sanatçıya karşı gösterilen bu olağanüstü saygıyı...


içli köfte
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yağsız kıyma ile ince bulgur iyice yoğrulup içi oyularak yumurta biçiminde hazırlanan ve içerisine kavrulmuş soğanlı kıyma konduktan sonra haşlanan veya kızartılan bir köfte türü


içlik
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İçe giyilen çamaşır, iç gömleği

Örnek:

1. Mintanlar, içlikler, fanilalar terden yapış yapıştı.

1. Mintanlar, içlikler, fanilalar terden yapış yapıştı.


içlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Duygulu olma durumu, duygululuk

Örnek:

1. Hatta maalesef bu sevgide bir çocuk içliliği bile vardır.

1. Hatta maalesef bu sevgide bir çocuk içliliği bile vardır.


icma
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Toplama

2. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , İslam bilginlerinin bir konuda fikir birliği etmeleri


Lisan : Arapça icmāʿ

Telaffuz : icma:

icmal
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gösterge

Örnek:

1. Günahlarımızın icmaline gelince ben tutamam vallahi tutamam, takatim yetmez.

1. Günahlarımızın icmaline gelince ben tutamam vallahi tutamam, takatim yetmez.

2. Özet


Lisan : Arapça icmāl

Telaffuz : icma:li

icmal etmek
Anlamı:

1. özetlemek


içme

İlgili Kelimeler:

içme suyu, yeme içme

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçmek işi

Örnek:

1. Lokantaya bir iki kadeh rakı içmeye giderdi.

1. Lokantaya bir iki kadeh rakı içmeye giderdi.

2. İçinde birtakım mineraller ve tuzlar bulunan, suyu ilaç olarak ve çoğunlukla iç sürdürmek için içilen kaynak, içmece


içme suyu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçilebilecek nitelikte olan su


içmece
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçme


içmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir sıvıyı ağza alıp yutmak

Örnek:

1. Bir oluktan buz gibi bir su içtik.

1. Bir oluktan buz gibi bir su içtik.

2. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek

Örnek:

1. Evinden, pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi.

1. Evinden, pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi.

3. Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek

Örnek:

1. Toprak suyu içer.

1. Toprak suyu içer.

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İçki kullanmak

Örnek:

1. O akşam saat ikiye kadar içtiler.

1. O akşam saat ikiye kadar içtiler.


icra

İlgili Kelimeler:

icra kuvveti, icra vekili, tehiriicra

Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığıyla yerine getirme

Örnek:

1. İcra yoluyla tahsile gideriz, o sonra parasını geri alır.

1. İcra yoluyla tahsile gideriz, o sonra parasını geri alır.

3. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Adliyenin bu işle görevli dairesi

4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme


Lisan : Arapça icrāʾ

Telaffuz : icra:

icra etmek
Anlamı:

1. yapmak

2. yorumlamak

Örnek:

1. Ankara Radyosu sanatçıları Hacı Arif Bey'den kürdilihicazkâr makamını icra ediyorlardı.

1. Ankara Radyosu sanatçıları Hacı Arif Bey'den kürdilihicazkâr makamını icra ediyorlardı.


icra kuvveti
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yürütme gücü


icra vekili
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bakan


icraat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar


Lisan : Arapça icrāʾāt

Telaffuz : icraa:tı

icraata geçmek
Anlamı:

1. uygulamaya veya çalışmaya başlamak

Örnek:

1. Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi alır, ondan sonra icraata geçer.

1. Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi alır, ondan sonra icraata geçer.


icraatçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uygulayan, çalışan, yapan kimse


icraatçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İcraatçı olma durumu