92406 kayıt bulundu.
1. büyük bir acı ve üzüntünün etkisi altına girmek
1. Pamuk zamanı gelince, köylüler Toros'tan pamuğa dökülünce içine bir ateş düştü, duramaz oldu.
1. Pamuk zamanı gelince, köylüler Toros'tan pamuğa dökülünce içine bir ateş düştü, duramaz oldu.
1. sıkıntısını kimseye belli etmemek
2. yapılan bir kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla birlikte bunu unutmamak
1. sıkıntı, fenalık basmak
1. Şevki, ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu.
1. Şevki, ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu.
1. dış dünyaya karşı ilgi ve ilişkisini kesmek
2. çevresindeki kişilerle ilgi kurmamak, duygularını kimseye açmamak
1. O sene çok içine çekilmiş, daima boş vakti kütüphanede geçen ağır bir talebe vaziyetini almıştı.
1. O sene çok içine çekilmiş, daima boş vakti kütüphanede geçen ağır bir talebe vaziyetini almıştı.
1. soluk almak
1. Kurdun kuşun tadını çıkardığı şu havayı doya doya çekemiyorum içime.
1. Kurdun kuşun tadını çıkardığı şu havayı doya doya çekemiyorum içime.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bilincine varmak, anlamak
1. Bu barut kokulu alçaklık ve zorbalık havasını uzun uzun, derin derin içine çekti.
1. Bu barut kokulu alçaklık ve zorbalık havasını uzun uzun, derin derin içine çekti.
1. sıkıntı basmak, sıkılmak
1. Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuğun.
1. Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuğun.
1. bir işin olacağını veya olduğunu hiçbir belirtiye dayanmadan önceden sezinlemek, malum olmak
1. Bunu git hocadan sor, elbette benden, senden önce o cennetlik kişinin içine doğmuştur.
1. Bunu git hocadan sor, elbette benden, senden önce o cennetlik kişinin içine doğmuştur.
1. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , bozup berbat etmek
1. ruhu daralmak, sıkılıp bunalmak
1. İçine fenalıklar basmaya başladı, bir kere rezil olmuşlardı mahalleye.
1. İçine fenalıklar basmaya başladı, bir kere rezil olmuşlardı mahalleye.
1. kederlenmeye, hüzünlenmeye başlamak
1. Eski bayramları andıkça içime bir hüzün çöker.
1. Eski bayramları andıkça içime bir hüzün çöker.
1. duygulanmak, etkilenmek, dokunmak
1. Kızın pembe beyaz yanakları, simsiyah kaşı, gözü içine işlemişti.
1. Kızın pembe beyaz yanakları, simsiyah kaşı, gözü içine işlemişti.
1. sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , İçe kapanık
1. Kuaför salonundaki asabi, gergin kadın gitmiş, yerini içine kapanık, mahcup birine bırakmıştı.
1. Kuaför salonundaki asabi, gergin kadın gitmiş, yerini içine kapanık, mahcup birine bırakmıştı.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , İçe kapanıklık
1. kendisine zararı dokunacak bir durum meydana geleceğinden kuşkulanmak
1. Kız, geçen cuma pazardan geç geldiğinden beri esasen içine kurt düşmüştü.
1. Kız, geçen cuma pazardan geç geldiğinden beri esasen içine kurt düşmüştü.
1. isteğince olduğu için huzur ve mutluluk duymak
1. Uykusundan esneye gerine çıkar, içine sinmiş rüyalardan hafif hafif sıyrılırdı.
1. Uykusundan esneye gerine çıkar, içine sinmiş rüyalardan hafif hafif sıyrılırdı.
2. içi rahat etmek
1. Düğünümde bulunmazsan gelinliğim içime sinmeyecek, diyor.
1. Düğünümde bulunmazsan gelinliğim içime sinmeyecek, diyor.
1. derdini anlatmak, içini dökmek
1. Rabia elinden gittikten dört beş ay sonra imama verdiği söze rağmen yavaş yavaş komşulara içini açmak istedi.
1. Rabia elinden gittikten dört beş ay sonra imama verdiği söze rağmen yavaş yavaş komşulara içini açmak istedi.
1. tatlı, ağır gelip artık yiyememek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , yoğun olarak hissetmek
1. Bu bahçede insanın içini bayıltan hanımeli, gül ve salkım kokuları binbir ot kokusuna karışıyordu.
1. Bu bahçede insanın içini bayıltan hanımeli, gül ve salkım kokuları binbir ot kokusuna karışıyordu.
1. sıkıntı ve derdini söylemek
1. Psikanalistler, insanı nasıl itiraf ettirerek içini boşaltmak suretiyle tedavi ederlerse, sanat eserleri de aşağı yukarı aynı rolü oynarlar.
1. Psikanalistler, insanı nasıl itiraf ettirerek içini boşaltmak suretiyle tedavi ederlerse, sanat eserleri de aşağı yukarı aynı rolü oynarlar.
2. öfkesini açığa vurmak
3. banka, şirket vb.ni yasal görüntü verip soymak